Bir yanda Benjamin Fırtınası İngiltere’nin güneyini sarsmaya hazırlanırken, diğer yanda Türk turistlerin Londra’daki harcama artışında yaşanan gelişmelerle İngiltere’de bu hafta… 


 Harcamalarda Yön Değişimi: Türkler Londra’da, İngilizler Gran Canaria’da

Fırtına haberinin yanı sıra, Mastercard’ın yayımladığı Turizm Trendleri Raporu, yaz aylarında hem Türkiye’ye gelen hem de yurtdışına çıkan turistlerin harcama davranışlarını ortaya koydu.

• Türkiye’ye gelen turistlerin harcama sayısı geçen yıla göre %10,

• Türkiye’den yurtdışına çıkan Türk turistlerin işlem adedi ise %25 arttı.

Türk turistlerin en çok harcama yaptığı şehir Londra olurken, İngiliz turistler de tatil için İspanya’nın Gran Canaria Adasını tercih etti.

 Benjamin Fırtınası Güney İngiltere’yi Etkisi Altına Alacak

Fransa’nın meteoroloji kurumu Meteo France tarafından adlandırılan Benjamin Fırtınası, bu hafta Güney İngiltere ve Galler kıyılarında kuvvetli yağış ve fırtınalı rüzgârlarla etkili olacak.

Birleşik Krallık Meteoroloji Kurumu (Met Office), fırtınaya henüz kendi adını vermemiş olsa da, sarı kodlu uyarı yayımlayarak vatandaşları olası ulaşım aksamaları ve elektrik kesintileri konusunda uyardı.

Fırtına, Perşembe günü itibarıyla derin bir alçak basınç sistemiyle birlikte ülkenin güney ve doğu kesimlerinde etkili olacak. Meteorologlar, yer yer saatte 90 km’yi bulan rüzgarlar ve yoğun yağışbeklendiğini bildiriyor.

Ulaşım ve Günlük Hayata Etkisi

• Özellikle Londra, Brighton, Portsmouth ve Cardiff hattında ulaşımda aksamalara yol açabileceği belirtiliyor.

• Hava yolu ve tren seferlerinde iptaller ya da gecikmeler yaşanabilir.

• Met Office, vatandaşlara seyahat planlarını yeniden gözden geçirmeleri çağrısında bulundu.

Fırtınanın Kökeni

Fırtınanın ismi Fransa’nın meteoroloji kurumu Météo France tarafından “Benjamin” olarak belirlendi. Bu durum, İngiltere ve Fransa’nın Avrupa hava sistemi uyarı koordinasyonunda kullandığı “ortak fırtına isimlendirme sistemi”nin bir parçası.

***

Yeni yayımlanan Resolution Foundation raporu, ortalama bir İngiliz’in servet biriktirerek en zengin %10’a ulaşmasının giderek zorlaştığını ortaya koyuyor. Rapora göre, tüm gelirini kesintisiz olarak 52 yıl boyunca biriktirse bile, toplumun en üst servet dilimine ulaşmak mümkün değil. 2006-2008’de bu süre 38 yıl olarak hesaplanmıştı.

  • Ortalama bir kişi ile en zengin %10 arasındaki fark 1 milyon sterlinden 1,3 milyon sterline yükseldi.
  • Servet hareketliliği düşük; zengin doğan bireyler zengin kalırken, düşük gelirli bireyler sınıf atlayamıyor.
  • Ülke genelinde toplam servet, GSYİH’nin üç katından yaklaşık 7,5 katına çıktı.

Raporda ayrıca konut fiyatları ve emeklilik varlıklarındaki artış gibi “pasif kazançlar”ın eşitsizliği daha da derinleştirdiği vurgulanıyor. Genç nesillerin servet biriktirmesi her geçen yıl daha da zorlaşıyor.

Bölgesel farklar çarpıcı:

  • Güneydoğu: £290.000
  • Kuzeydoğu: £110.000

Pandemi dönemi de eşitsizliği artırdı; en düşük gelirli haneler yalnızca £80 birikim yaparken, en yüksek gelirli haneler £4.200 biriktirebildi.

***

Salt Bae’nin Restoranında Zor Dönem

Sosyal medyanın fenomen şefi Nusret Gökçe, yani Salt Bae, lüks restoran zinciri Nusr-Et ile geçen yıl ciddi bir mali darbe aldı. Londra’daki şube, açıklanan rakamlara göre milyonlarca sterlin vergi öncesi zarar açıkladı.

Zararın büyük kısmı, restoranın ABD’deki yatırımlarının beklentileri karşılayamaması nedeniyle oluştu. Uzmanlar, yüksek maliyetli genişleme ve işletme giderlerinin bu kayıpta etkili olduğunu belirtiyor.

Nusr-Et’in menüsü, lüks et seçenekleriyle dikkat çekiyor. Örneğin, wagyu strip loin gibi özel biftekler 600 sterlin civarında fiyatlandırılıyor. Menüdeki diğer seçenekler de oldukça yüksek fiyatlarla sunuluyor ve tatlılarda bile altın kaplama baklavalar yer alıyor. Bu durum, bazı müşteriler için restoranın çekiciliğini azaltmış olabilir.

Uzmanlar, Salt Bae’nin sosyal medyadaki popülerliğinin restoran işletmeciliğinde tek başına yeterli olmadığını vurguluyor. Lüks fiyatlar ve gösterişli sunumlar, her zaman müşteri çekmeyebiliyor. Özellikle ekonomik belirsizlik dönemlerinde, yüksek fiyatlı restoranlar müşteri sayısını korumakta zorlanabiliyor.

 İngiltere’de hükümetin dijital kimlik planlarından büyük altyapı projelerine, sosyal medya platformlarının ücretli modeline ve restoran fiyatlarındaki artışa kadar geniş bir yelpazede İngiltere gündemine yansıdı. İngiltere’de bu hafta ne oldu diye merak edenler derlediğim haberlerden bazıları…

İngiltere’de gıda enflasyonu yeniden yükselişte

İngiltere’de dışarıda yemek fiyatlarındaki artış, orta sınıf ailelerin alışkanlıklarını köklü şekilde değiştirdi. Pizza Express, Wagamama, Byron Burger, Bella Italia ve Yo! Sushi gibi zincirler bir zamanlar uygun fiyatlı aile restoranları olarak bilinirken, bugün dört kişilik bir yemek için üç haneli hesaplar olağan hale geldi.

***
The Telepgraph, bir ailenin, geçtiğimiz günlerde dört kişi için, alkol ve tatlı olmadan ‘117,80 sterlin’ ödediği hesabta, sadece dört ana yemek ve üç başlangıç sipariş ettiklerini aktarmasıyla gıda enflasyonu tekrardan gündeme taşıdı. Oxfordshire’da yaşayan bir annenin ise , “iyi bir kazancım var ama iki çocukla öğle yemeğine 100 sterlin harcamak istemiyorum” sözleriyle artan fiyatlara tepkisini dile getirdi.

Ulusal İstatistik Ofisi (ONS) verilerine göre gıda enflasyonu 2023’te %18’e ulaştıktan sonra düşüşe geçmişti. Ancak 2025’te yeniden yükselişe geçerek %5,1 seviyesine çıktı. Uzmanlar, yükselen maliyetlerin sadece tüketicileri değil, restoran zincirlerini de tehdit ettiğini, “gündelik dışarıda yemek” kültürünün zayıfladığını vurguluyor.

Zorunlu Dijital Kimlik Sistemi – BritCard

***

Başbakan Keir Starmer, yasa dışı göçle mücadele kapsamında tüm çalışanların hükümet tarafından verilecek yeni bir dijital kimlik kartı edinmesinin zorunlu hale geleceğini açıkladı. Bu kart, vatandaşların yaşama ve çalışma haklarını merkezi bir veri tabanı üzerinden doğrulayacak.

Estonya’daki dijital model örnek alınarak tasarlanması beklenen sistem, işverene sunulan kimliklerin anında doğrulanmasını sağlayacak. Ancak muhalefet ve Reform UK lideri Nigel Farage, düzenlemenin “etkisiz” olacağını ve sadece yasal vatandaşların özgürlüklerini kısıtlayacağını savundu.

Siber güvenlik uzmanları da bu sistemin “tek hedef” haline gelerek siber saldırılar için cazip bir hedef olacağı uyarısında bulundu.

Gatwick Havalimanı’na İkinci Pist Onayı

Hükümetin onay verdiği bir diğer büyük proje ise Londra Gatwick Havalimanı’nın ikinci pisti. Yaklaşık £2,2 milyarlık özel sektör yatırımıyla hayata geçirilecek proje, havalimanının yıllık yolcu kapasitesini 75 milyona çıkaracak ve 14.000 yeni iş imkânı yaratacak.

Başbakan Starmer, bu adımı “İngiltere’yi inşa etmeye başlıyoruz” sözleriyle duyurdu. Ancak çevreci gruplar ve Green Party lideri Zack Polanski, genişlemenin ülkenin net sıfır emisyon hedefleriyle çeliştiğini savunarak projeye tepki gösterdi.

İngiltere kullanıcılarına reklamsız sosyal medya ücretli

Meta, İngiltere’de kullanıcılarına Facebook ve Instagram’ın reklamsız sürümünü aylık £3,99 (web üzerinden £2,99) karşılığında sunacağını açıkladı.

Şirket, bu modelle kullanıcıların verilerinin reklam amaçlı kullanılmasının önüne geçileceğini savunuyor. Ancak eleştirmenler, ücretli modelin özellikle genç ve düşük gelirli kullanıcılar için erişim engeli yaratabileceğini belirtiyor.

***

Bu hafta Birleşik Krallık ekonomisi ve eğitim gündemi önemli gelişmelerle şekillendi. Trump’ın İngiltere ziyareti ise protestoların gölgesinde gerçekleşti. Bu ziyaret ise İş ve Ticaret Bakanlığı’nın açıklamasına göre, ABD’li şirketlerden gelen rekor yatırım taahhütleri, ülke genelinde 7.600’den fazla yüksek nitelikli iş imkânı yaratması hedefleniyor. 

İngiltere’ye ABD’den 150 Milyar Sterlinlik Rekor Yatırım

ABD Devlet Ziyareti sırasında açıklanan yatırım paketi 7.600 yeni iş imkânı sunacakBirleşik Krallık, ABD Başkanı’nın Devlet Ziyareti kapsamında açıklanan ve ülke tarihinin en büyük ticari paketini temsil eden 150 milyar sterlinlik yatırım anlaşmalarıyla önemli bir ekonomik kazanım elde etti.

Yatırımlar ülke genelinde yayılacak ve birçok şehirde ekonomik büyümeyi destekleyecek:

• Belfast: 1.000 yeni iş

• Glasgow’dan Warrington’a kadar genişleyen bölgeler

• Midlands ve Kuzeydoğu İngiltere

Öne Çıkan Yatırımlar

Devlet ziyareti sırasında açıklanan başlıca projeler şöyle:

• Blackstone: Önümüzdeki 10 yıl boyunca İngiltere’ye 100 milyar sterlin yatırım yapacak.

• Prologis: Cambridge Biomedical Campus ve Daventry Uluslararası Yük Terminali projelerine yönelik 3,9 milyar sterlin yatırım gerçekleştirecek; lojistik ve ileri üretim alanlarında faaliyet gösterecek.

• Palantir: İngiltere’ye 1,5 milyar sterlin yatırım yapacak ve 350 kişilik yeni istihdam yaratacak.

• Amentum: Glasgow, Midlands ve Warrington dahil bölgelerde 3.000’den fazla iş olanağı sağlayacak, 150 milyon sterlin yatırım yapacak.

• Boeing: ABD Hava Kuvvetleri için 2 adet 737 tipi uçağı Birmingham’da dönüştürecek; bu projeyle 150 nitelikli iş imkânı yaratılacak ve İngiltere’de ABD ordusu için yapılan ilk uçak üretimi gerçekleşmiş olacak.

Bu yatırımlar, özellikle temiz enerji, biyoteknoloji, ileri üretim ve yapay zekâ gibi geleceğin sektörlerine odaklanıyor ve hükümetin Modern Sanayi Stratejisi kapsamındaki önceliklerle uyumlu.

İngiltere’de Güzel Sanatlar Fakültelerine  Gölge Düştü  

İngiltere’de sanat eğitimi, son yıllarda ciddi bir gerileme yaşıyor. 2010’dan bu yana, GCSE düzeyinde sanat derslerine katılım %42 oranında azaldı ve bu durum, öğrencilerin yaratıcılık, özgüven ve iş gücüne hazırlık açısından olumsuz etkiler yaratmaya devam ediyor.

• EBacc uygulaması: 2010 yılında uygulamaya giren EBacc, sanat derslerini ikinci plana itti.

• Finansal kısıtlamalar: Okulların bütçe kesintileri, sanat derslerinin sunulmasını zorlaştırdı.

• Öğretmen eksiklikleri: Sanat eğitimi veren öğretmen sayısındaki azalma.

Uzman Görüşleri ise 

Eğitim uzmanları, sanatın öğrencilerin zihinsel sağlık, özgüven ve toplumsal beceriler açısından önemine dikkat çekiyor. Sanat derslerinin azalması, bu becerilerin gelişimini olumsuz etkileyebilir.

• Drama dersleri: 2010’dan bu yana GCSE düzeyinde drama derslerine katılım %40 azaldı.

• Müzik dersleri: Müzik derslerine katılım, 2010’dan bu yana %35 düştü.

• Devlet okulları: Devlet okullarının %40’ı artık müzik ve drama GCSE’lerini sunmuyor.

***

12 Mayıs 2025’ten beri İngiltere’de #ILR süresinin 5 yıldan 10 yıla çıkarılıp çıkarılmayacağı ‘göçmenlerin’, en büyük merak konusu. Hükümetin göç sayısını azaltmak için hedeflediği bu değişikliğin geriye dönük uygulanması ihtimali büyük tepki topladı.
 Bu tepkilerin en görünür olanı, Skilled Worker sahipleri için 5 yıllık ILR rotasının korunmasını isteyen imza kampanyası oldu. Kısa sürede 160 bini aşan imza ile bu konu 8 Eylül’de Westminster Hall’da tartışmaya açıldı.

Süresiz oturum hakkına erişim süresinin 5 yıldan 10 yıla çıkarılması önerisi tartışılıyor. Muhalefet milletvekilleri, bu düzenlemenin göçmenleri “belirsizlik içinde yaşamaya mahkûm edeceğini” savunarak sert tepki gösteriyor.

Vize Sponsorluğunda İptaller Rekor Sayıda

Birleşik Krallık İçişleri Bakanlığı’nın verilerine göre, yabancı işçi çalıştırmak isteyen şirketlere verilen vize sponsorluğu (visa sponsorship) lisanslarının iptali rekor seviyeye ulaştı.

  • Temmuz 2024 ile Haziran 2025 arasında 1.948 lisans iptal edildi.
  • Bu rakam, bir önceki yılın iki katından fazla.
  • En fazla suistimalin görüldüğü sektörler arasında yetişkin sosyal bakım, konaklama, perakende ve inşaat bulunuyor.

Bakanlık, şirketlerin göçmen işçileri düşük ücretle çalıştırarak hem yerel iş gücünü zayıflattığını hem de göçmenleri istismara açık hale getirdiğini vurguluyor.

İngiltere, Trump’ın Ziyareti İçin Hazırlanıyor

ABD eski Başkanı Donald Trump, 16–18 Eylül’de İngiltere’ye ikinci ziyareti için hazırlanıyor. Bu kez kraliyet ailesi daha geniş bir tören programıyla sürece dahil olacak. Ziyaretin hem diplomatik ilişkiler hem de kamuoyu algısı açısından kritik olduğu vurgulanıyor.

Yapay Zekâ Dalgası Medya Çalışanlarının Kabusu

İngiltere’nin önde gelen medya gruplarından Reach (Mirror, Express ve Star gazetelerinin sahibi), dijitalleşme ve yapay zekâ kaynaklı dönüşüm nedeniyle 600 kişiyi işten çıkaracağını duyurdu. Grup, video ve ses tabanlı içeriklere yatırım yaparak yeni bir medya modeli geliştirmeyi hedefliyor.

Banksy, Tartışmaları Yeniden Tetikledi

***

13–21 Eylül tarihleri arasında düzenlenen London Design Festival ile adeta bir sanat üssüne dönüşüyor. Kentin dört bir yanında sergiler, yerleştirmeler ve tasarım etkinlikleri ziyaretçilerin ilgisine sunuluyor.

Bunun yanında dünyaca ünlü sokak sanatçısı Banksy, Londra’daki Royal Courts of Justice binasının dış cephesine çarpıcı bir çalışma yaptı. Bir hakimin tokmağıyla bir protestocuya vurduğu sahneyi betimleyen eser, kısa sürede büyük yankı uyandırdı. Ancak binanın tarihi dokusunu bozduğu gerekçesiyle eserin kaldırılacağı açıklandı.

***
İngiltere siyaseti, İşçi Partisi en sert sınavıyla karşı karşıya kaldı. Başbakan Yardımcısı ve Konut Bakanı Angela Rayner, hakkında hazırlanan bağımsız etik raporunun ardından görevlerinden istifa etti. Raporda, Rayner’ın 800 bin sterlinlik konut alımı sırasında eksik vergi beyanında bulunduğu ve bakanlık kurallarını ihlal ettiği belirtildi.

Rayner, hatasını kabul ederken “danışmanlık almamış olmaktan dolayı pişmanlık duyduğunu” söyledi. Ancak istifa sadece hükümet görevleriyle sınırlı kalmadı; İşçi Partisi’ndeki lider yardımcılığı koltuğunu da bıraktı. Bu, partinin iç dengelerinde ciddi bir boşluk yarattı. Başbakan Keir Starmer “üzüntü duyduğunu” dile getirdi, fakat muhalefet liderleri çok daha sert: Onlara göre bu skandal, partide bir çatlağın başlangıcı olabilir.

İstifa sonrası kabinede değişiklik süreci de başladı. Bu tablo, İşçi Partisi’nin iktidardaki ilk aylarında karşılaştığı en kritik kriz olarak görülüyor. Starmer’ın bundan sonra atacağı adımlar, yalnızca hükümetin güvenilirliği değil, partinin birlik ve geleceği açısından da belirleyici olacak.

Rayner’in ayrılığı, siyaset arenasındaki gerilim ise şöyle:

Filistin için planlanan sivil itaatsizlik eylemi, 5 Eylül’de mi, yoksa 15 Eylül’de mi hangi tarihte olacağı belirsizliğini koruyor…

Ekonomide, işten çıkarmalarda dört yılın en büyük artışı yaşanırken, işletmelerin üzerindeki vergi yükü, hükümetin reform gündemini zorluyor.

Grevler, Konserler ve Kültür-Sanat’da İngiltere!!

Metro grevleri hayatı felç ederken, Post Malone’un Londra konserleri ertelendi. İngiltere dev etkinlikler için ulaşım krizine ne kadar hazır olduğu ise tartışma konusu oldu.

Öte yandan Edinburgh Fringe Festivali görkemli bir kapanış yaptı. Özellikle genç tiyatro gruplarının politik içerikli sahne performansları, sanatın hâlâ sokaktaki nabzı tuttuğunu gösterdi.

Kriz üstüne kriz!

İngiltere’de bu hafta kriz üstüne kriz yaşanırken Angela Rayner’in istifası, Filistin protestoları, ekonomik sorunlar ve kültür-sanat dünyasındaki gelişmeler gündemin başlıca konularıydı.

***

Sanat, bir toplumun aynasıdır; peki ama bu ayna kime hitap ediyor? Son dönemde Türkiye ve İngiltere’nin kültür-sanat gündemi, bu soruya birbirinden farklı ama bir o kadar da anlamlı yanıtlar sundu. 2024 verilerine göre ‘Türkiye’ rekor kıran müze ziyaretlerine sahipken, İngiltere’de ise sanata erişimdeki eşitsizlikler tartışılıyor.

Türkiye, kültürel mirasa olan ilgi somut rakamlarla gözler önüne geçtiğimiz yıllarda zaten serilmişti. Özellikle 2023 yılında 55 milyonu aşan ziyaretçi sayısı, 2024’ün ilk yedi ayında bile 15 milyonu geçti. Ülke genelindeki müze sayısı da 600’ün üzerine çıkarak bu hareketliliği destekliyor. Bu durum, Türkiye’nin kültürel turizmde önemli bir potansiyele sahip olduğunu gözler önüne bir kez daha serdi. Ancak bu olumlu tablo, bazı önemli soruları da beraberinde getirdi: sanata erişim sahiden de herkes için kolay mı?

Sanat sadece “Elit Kesime” mi ait?

İngiltere’de ise tartışmanın odağında algı ve erişim engelleri var. Sky Arts’ın yaptığı bir araştırma, İngilizlerin üçte birinden fazlasının sanat dünyasını elit bir kesime hitap ettiği bir alan olarak görülüyor. Yapılan araştırmalarda bu algıyı destekliyor. Halkın %74’ü hiç klasik müzik konserine gitmemiş, %42’si sanat galerisi gezmemiş. Bu durumun en büyük sebepleri ise yüksek bilet fiyatları ve sanatta farklı sosyal kesimlerin yeterince temsil edilmemesi olarak gösteriliyor. İngiltere’de gündem, sanatı kimlerin göremediği ve dışarıda bırakıldığı üzerine kuruluyor.

İki Ülkenin Ortak Sorunu Aynı!

Türkiye ve İngiltere’nin gündemleri ilk bakışta farklı görünse de, aslında aynı temel soruna işaret ediyorlar.

Sanata erişim kolay mı ?

Türkiye’de mesele daha çok “kaç kişi geldi, kaç kişi gördü” sorusuyla ölçülürken, İngiltere’de ise “kimler göremiyor, neden göremiyor” sorusu ön plana çıktı. Aynı zamanda İngiltere’de eşitlik tartışmaları belirleyici oldu.

Her iki ülke de, sanatı sadece bir “gösteri” alanı olmaktan çıkarıp, tüm toplumu kucaklayan bir deneyime dönüştürme konusunda önemli adımlar atmak zorunda. Aksi takdirde, ayna sadece belirli bir kesime ışık tutmaya devam edecek.

 ***

Bu hafta gündem İngiltere’de de kafa karıştırıcıydı. 

Bir yanda Reform UK lideri Nigel Farage, insan hakları ve mülteci sözleşmelerinden çekilmeyi içeren sert göç planını açıkladı. Öte yandan hükümet, Yüksek Mahkeme’de kazandığı davayla, Essex’teki bir otelde kalan göçmenleri ülkede tutma hakkını korudu—tepki çeken bu karar hükümeti savunma pozisyonuna itti.

Reform UK lideri Farage’in “600 bin kişiyi sınır dışı edeceğiz” çıkışından yalnızca günler sonra, hükümet göç politikalarında “insan hakları yükümlülükleriyle” hareket ettiğini vurgulamak zorunda kaldı. Parti içindeki gerilimler ise şimdilik kameraların dışında tutuldu.

Parlamento’da ise muhalefet lideri, Keir Starmer ve göçmen hakları savunucuları hükümeti köşeye sıkıştırdı. İlk kez uzun süredir sessiz kalan bazı İşçi Partili milletvekilleri, Farage’in popülist çıkışlarını doğrudan hedef aldı. Tartışmaların fitilini, bir insan hakları avukatının parlamentoya sunduğu “hukukun üstünlüğü ve sözleşmelere bağlılık” vurgulu rapor ateşledi.

Reform UK’in yükselişi karşısında defansif bir pozisyona itilmiş görünen Starmer, ekonomide sakinleştirici bir figür olmaya çalışıyor.

 Reform UK lideri Farage, İçişleri Bakanı ile birlikte göç politikalarını anlatırken kendi planlarının uygulanabilirliği konusunda yeni soruşturmalar ve hukukî engellerle de karşı karşıya kaldı. İngiltere’nin dört bir yanında düzenlenen protestolarda “İnsan Hakları’ndan çıkış”a karşı sesler yükseldi. 
**

Bu arada uluslararası gündemde, Ukrayna ve Gazze için Londra’nın diplomasi masasında nasıl konumlandığı da tartışılıyor.

***

Epping’teki bir otelin sığınmacılar için kullanılmasını engelleyen Yüksek Mahkeme kararı ve hükümetin bu kararı temyize götürme hamlesi, sokaklardaki protestolarla çakıştı. Leeds’ten Cardiff’e, Portsmouth’tan Bournemouth’a kadar ülke genelinde mülteci otellerine yönelik destek ve karşıt gösteriler yaşandı; bazıları polis müdahalesiyle sonuçlandı.

Muhalefet lideri, Keir Starmer’e ve hükümete “düzeni merhametle yeniden tesis edin” çağrısında bulundu. Ancak Parlamento’nun dışında Nigel Farage bambaşka bir rota çiziyordu. “Adaletin Onarılması Operasyonu” adını verdiği planı, destekçilerini coştururken karşıtlarını endişelendirdi: İngiltere’nin göç tartışması daha ne kadar sertleşebilir? Diye.

***

Ekonomik Yansımalar

Sığınmacı mücadelesinin ekonomiye etkisi de şöyle, Ulusal İstatistik Ofisi verilerinin güvenilirliğine dair kaygılar, Rachel Reeves’in hazırlayacağı ilk tam bütçenin üzerinde gölge oluşturuyor. İşsizlik ve perakende satış verilerindeki gecikmeler, Hazine yetkililerini alternatif kaynaklara yöneltti. Peki, üzerinde durduğu zemin bu kadar kayganken bir maliye bakanı nasıl inandırıcı bir plan yapabilir?

Temmuz’da %3,7’ye yükselen oran, hizmetler enflasyonunun %5’e yaklaşmasıyla daha da endişe verici hâle geldi. Bank of England’ın sonbaharda faiz indirmesi beklenirken, bu ihtimal şimdilik askıya alındı. Öte yandan büyüme verileri olumlu: ikinci çeyrekte %1,2’lik artış, İngiltere’yi bu yaz Avrupa’nın en hızlı büyüyen büyük ekonomisi yaptı. Reeves için tablo net: kâğıt üzerinde refah, pratikte dalgalanma.

***

İngiliz kamu hizmetlerinin gururu NHS

Haftanın Portresi ise NHS. İngiliz kamu hizmetlerinin gururu olan sağlık sistemi, bugün sadece %21’lik bir memnuniyet oranıyla tarihinin en düşük seviyesinde. Uzayan kuyruklar, aile hekimlerine erişim krizi ve taşan hastaneler gündelik hayatı belirliyor. Hükümet, topluluk temelli bakımı güçlendirmeyi, dijitalleşmeyi ve önleyici politikaları merkeze alan 10 yıllık bir plan vadediyor. Ama ek kaynak olmadan bu plan, İngiltere’nin modern kimliğini tanımlayan bu hizmeti kurtarabilir mi?

Liderliğin Sırtındaki O Sessiz Güç… Liderliğin, sahnedeki görkemli duruştan çok daha ötesinde,  bir güç var. O güç, Blair’in “hinterland” diye adlandırdığı kelimede saklı. Almanca kökenli bu kelime, aslında benim ifadem ile arka bahçe. Yani liderin kökleri, değerleri ve kendini  gerçekten evindeymiş gibi hissettiren o özel alan.

Toplantılarda bitmek bilmeyen diplomasi trafiği, ardı arkası kesilmeyen e-postalar… Ve tüm bunlar arasında kaybolan LİDER!!! Ama evine döndüğünde, kendinle baş başa kaldığın o sessiz anlarda ya da bir dostla geçirilen on dakikalık sohbette, çocuğunla izlediğin bir çizgi filmdeki minicik bir gülümsemede… İşte o yorgunluk ve stres yavaşça çözülüyorsa o anlar, arka bahçenin en değerli fidanları.

Blair’in “hinterland” tanımı da tam burada saklı: “Lider olmak”, sunumların ya da yoğun programların toplamı değil. Kürsüdeki etkili sözlerinde değil. Asıl güç, seni besleyen o küçük ama büyülü dünyadan yani senin arka bahçen.

Aile ve Dostlar: Bahçendeki En Kıymetli Fidanlar

Hayat yolunda virajlar, yokuşlar, zorlu etaplarla dolu. İşte bu yolculukta kiminle yürüdüğün çok önemli. Seni sürekli “pohpohlayanlara”   kapılma. Çünkü asıl bahçeni ısıtan, sadece “Seni yanımda görmek bana yeter” diyebilenler.

Aile ise o bahçenin güneşi. Babanın yaptığı bir şaka, annenin demlediği bir kahve ya da evde yaşanan küçük ama paha biçilemez anlar… Hepsi sana yeniden enerji verir. En savunmasız anlarında bile güç veren, işte o özel sığınak.

Maraton Koşarken Durabilmek Cesarettir!!

Liderlik bir maraton, evet… Ama bu koşu sadece tempolu adımlar atmakla bitmez. Bazen durup nefes almak, bir yudum su içmek ve etrafına bakmak da büyük bir cesaret ister.

Arka bahçeni düzenlemek yani kendine yatırım yapmak çoğu zaman asıl zaferin başlangıcıdır.