2009 yılında Adrasan’a gittiğim dönemden beri tanıdığım gazeteci Burhan Özbilici’nin kahramanlık hikayesini, 2016 yılında gazetelerden okudum. Bu tatilimde Burhan Özbilici’nin kahramanlık hikayesini kendinden dinleme fırsatı buldum.

TEDX gibi konferanslara konu olacak hikayesi, fotoğraf çekmeyi seven iletişim öğrencilerine ders niteliği taşıyor. Boynunda her daim taşımayı eksik etmeyen Leica’si, adeta bir uzvu olan fotoğraf makinesinin perde arkasıymış ‘Cesaret’.

Associated Press haber ajansının Türkiye operasyonunun bürosu’nda kıdemli foto muhabiri Burhan Özbilici’nin hikayesi hep dış basına konu oldu; World Press 2017 ve o yılın dünyadaki önemli bazı ödüller, WPP sergilerinin açılışlarında,  üniversiteler ile İtalya’da iki edebiyat festivalinde konuşmaları da bunlardan bazıları… Hikayesini dinlerken, Avrupa’da pekcok ve ABD’de Princeton University’de dinleyenlerin ayakta alkışladığı bu hikayenin kıymetini Türkiye’deki basın ve universiteler neden bilmedi, görmedi? diye bir kez daha düşündüm.

Bir çok ödülün sahibi olan Burhan Özbilici Avusturya başbakanı, Hollanda Prensi’nin de konuğu olarak uluslararası toplantılarda ve Kanada, İtalya ve Fransa gibi ülkelerde gazete, televizyon kanalllari, dergiler ve radyolarda bu hikayesini anlatmış. Bayeux’de – Fransa’da, bu hikayeyi en çok gençler, ilkokul ve lise öğrencileri çok sevmiş,  hayali de tüm gençlere bu hikayeyi anlatmak.

Ödüllü Fotografçı Burhan Özbilici ve Hikayesi!

Uzun zamandır görüşmediği arkadaşıyla buluşmak üzere, Çankaya Belediyesi Kültür Merkezindeki sergiye cantasında hep taşıdığı fotoğraf makinesiyle gitmiş. Rusya’da günlük hayat üzerine bir fotoğraf sergisi.. Çankaya Belediyesi Çagdaş Sanatlar Merkezi’ndeki sergide Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov, konuşurken arkasında duran siyah takım elbiseli genç adamı herkes koruması sansa da ansızın silahını çekmiş ve adamı vurmuş! Arapça sloganlar atarak Büyükelçiyi vurup, öldürmüş.

Büyükelçi Karlov’un cansız bedeni sırt üstü yatıyor, katil elinde silah etrafı terörize etmeyi sürdürüyor. Davetliler kendilerini yere atıp duvar diplerine kaçışırken Burhan Özbilici, kaçmak yerine olduğu yerde durdu. Fotoğraf makinesinin deklanşör düğmesine basmaya devam etti. Ve sonuna kadar oradan ayrılmadı. Tehlikenin tabii ki farkında olduğunu ancak o anda, “İstiklal Savaşı” kahramanı bir babanın oğlu olarak bütün sermayem vatan sevgisi ve Mustafa Kemal Atatürk’ü örnek alan birisiyim, onun gücünü yanımda hissettim dedi ve ondan aldığım cesaretle işimi yapmaya devam ettim. Ertesi gün dünyayı sarsan, yüzlerce gazetede manşet olan ve sadece Facebook’ta 18 milyon defa bakılan ve bir çok ödül getiren o fotograf ortaya çıktı. Dışarıda büyük bir cesaret işi olarak yorumlanan bu hikayesini, dinleyen herkes ayakta alkışlıyor.

Hatırlarsanız, 1990 yılında Manchester’ten Londra’ya giden bir trenin rötar yapmasıyla Harry Potter serisini kaleme alan İngiliz yazar J.K. Rowling,  bu eserlerini dünya klasikleri arasına eklemeyi başarmış, 2001 yılında gelen Warner Bros yapımı Harry Potter ve Felsefe Taşı filmi ise olayı bambaşka bir boyuta taşımıştı. Filmin hayali kısmını oluşturan bölümler Londra’nın kuzeybatısındaki Warner Bros stüdyolarında çekilmiş olsa da, Oxford ve İskoçya gibi Birleşik Krallık’ın birçok bölgesinden de gerçek mekanlar kullanılmış. Bunların içinde en büyük payı Londra’nın şehir merkezi alıyor olmasını fırsat bilerek, bu tatilde tüm mesele Muggle olmak ya da olmamak dercesine Harry Potter’ın bu macerasının peşinden gittim.

Filmde Muggle World olarak betimlenen Londra’daki mekanları tek tek inceleme fırsatı yakalarken, Movie Concert serisini de Zorlu PSM’de izleyen biri olarak Harry Potter Cursed Child seyretmeyi ihmal etmeyenlerdenim.

LONDRA’DA HARRY POTTER’IN ÇEKİLDİĞİ ÖNEMLİ MEKANLAR!

King’s Cross Station

Harry Potter hikayesinin temelini oluşturan King’s Cross istasyonu, Harry Potter hayranlarının bir numaralı uğrak noktası. Çünkü, Hogwarts Büyücülük Okulu’na giden trenler bu istasyondaki dokuz üç çeyrek peronundan kalkıyor.

Ama unutmayın ki filmde birden fazla gerçek mekanın birleşiminden oluşan hayali bir dünya görüyoruz. Bunun bir örneğini bu istasyonda görebilirsiniz. Çünkü filmde gördüğümüz o trenler Londra’dan oldukça uzak olan York tren istasyonunda çekilmiş.

Filmin en heyecan verici sahnelerine tanıklık eden ve günümüzde de oldukça işlek olan King’s Cross istasyonu, içerisinde barındırdığı Harry Potter mağazasıyla, hayranlara adeta unutulmaz bir dünya sunuyor. Burada asalardan, peluş oyuncaklara kadar bu özel dünyaya ait her şeyi bulabilmeniz mümkün.

Mağazanın dış duvarında ise sizi bambaşka bir sürpriz daha bekliyor. Buradaki hatıra fotoğrafı alanında tıpkı dokuz üç çeyrek peronuna geçiş yapıyormuşçasına bir poz vererek, bu özel anınızı ölümsüzleştirebilirsiniz.

St Pancras International

King’s Cross istasyonundan çıktığınızda görebileceğiniz bir diğer muhteşem yapı ise St Pancras istasyonu. Burası Weasley’in büyülü arabası Ford Anglia ile Sırlar Odası filminde uçmak için kalkış yaptığı nokta olarak biliniyor. Ayrıca bazı sahneler bu istasyonun içinde de çekilmiş. Mimarisiyle de göz dolduran bu yer, Londra’daki en görkemli binalardan bir tanesi.

Claremont Square’de bulunan bu yer ilk kez Zümrüdü Anka Yoldaşlığı filminde karşımızda çıkıyor. Bu binanın karşısında bulunan alanın kapısı ise kilitlenmiş durumda. Yani bu bölgede Harry Potter hayranlarına özel olarak bırakılan herhangi bir işaret ne yazık ki bulunmuyor.

Diagon Alley ve The Leaky Cauldron Dünyası

Harry Potter’ın büyücülük okuluna hazırlık için alışverişe çıktığı ve ilk asasını aldığı hayali dünya Diagon Alley, ve buraya geçiş için kullanılan The Leaky Cauldron, Londra’daki birçok mekandan esinlenlerek yaratılan hayali bir yer.

Londra’nın ünlü meydanlarından Leicester Square’in yakınında yer alan Cecil Court ve Goodwin’s Court’un atmosferi, Diagon Alley sahnelerinin üretilmesinde önemli bir etken olmuş. Özellikle çok dar bir aralıkta bulunan Goodwin’s Court, beni en çok etkileyen yerlerden biri oldu.

The Leaky Cauldron çekimleri içinse iki ayrı filimde iki farklı mekan kullanılmış. Bunlardan ilki Felsefe Taşı filminde karşımıza çıkan Leadenhall Market’teki Bull’s Head Pasajı. Mimarisiyle oldukça etkileyici görünen Leadenhall, filmde birçok sahnede yer alıyor. Bundan dolayı burada mutlaka bir Harry Potter hayranı ile karşılaşmanız mümkün.

Bir diğer giriş ise Azkaban Tutsağı filminde karşımıza çıkan, Borough Market’in içindeki bu yer. Buranın hemen yanında ise The Market Porter adında bir bar yer alıyor. Bu bar filmde üçüncü el kitap satış yerine dönüştürülmüş

Thames nehri ve Tower Bridge ve London City Hall

Zümrüdü Anka Yoldaşlığı’nda Harry Potter’ın süpürgesiyle uçtuğu sahnede Londra’nın simgesel köprüsü Tower Bridge’i görüyoruz. Köprünün diğer yakasındaki Londra Belediye Binası ise Melez Prens filminde kullanılmış. Bu bölge sadece hayranların değil, Londra’yı ziyaret eden tüm turistlerin de mutlak uğrak noktalarından biri.

Millennium Bridge – St Paul Katedrali

Çoğu filmde karşımıza de çıkan Millennium Köprüsü ve St Paul Katedrali, Londra’nın en ünlü simgelerinden birisi. İlk olarak Azkaban Tutsağı filminde geometrik merdivenleriyle karşımıza çıkan bu katedral, daha sonra Melez Prens filminde Millennium Köprüsü’yle birlikte tekrar karşımıza çıkıyor.

Gringotts Wizarding Bank – Australia House

Büyücülerin bankası Gringotts ise filmde atmosferiyle bizleri büyüleyen diğer yerlerden bir tanesi. Bu bölümde bankanın dışarısından çekilen görüntüleri gerçek bir mekan olmasa da, bankanın iç çekimleri Avustralya Evi olarak bilinen bu binada geçiyor. Günümüzde binaya giriş sadece konsolosluk ve diğer resmi işlemler için yapılabildiğinden, ne yazık ki içerideki atmosferi tadamıyorsunuz. Zaten girmeyi başarsanız dahi fotoğraf çekimine de izin verilmiyor.

Piccadilly Circus

Bulundurduğu dev reklam panolarından dolayı Londra şehir merkezinin en gösterişli meydanlarından biri olan Piccadilly Circus da Ölüm Yadigarları filminde görülüyor.

Harry, Hermione ve Ron filmdeki sahnede tam burada Londra’nın meşhur çift katlı otobüslerinde ezilme tehlikesi yaşıyor. Filmdeki sahneler ile gerçek bölgenin arasındaki farklılık, sizi biraz şaşırtabilir.

Great Scotland Yard

Melez Prens filminde Sihir Bakanlığı’na Londra’nın meşhur kırmızı telefon kulübelerinin birinin içerisinden giriş yapan Harry, bu işlemi Great Scotland Yard’da gerçekleştiriyor. Tam burada filmde ikinci bir köprü yer alıyor olsa da gerçekte orada öyle bir köprü bulunmuyor.

Hayranları üzecek bir diğer durum ise buradaki telefon kulübesinin film çekimleri için geçici olarak getirilmiş olması. Yani günümüzde burada hatıra fotoğrafı çektirebileceğiniz bir kulübe, ne yazık ki yok.

Ama dilerseniz bir Ron pozu verebilirsiniz 🙂

Westminster Tube station

Zümrüdü Anka Yoldaşlığı filminde Harry Potter’ın metro turnikelerinden geçtiği sırada durakladığı o sahneyi hatırlıyor olmalısınız. Harry’nin bu macerası, günümüzde oldukça yoğun olarak kullanılan Westminster metro istasyonunda çekilmiş.

Lambeth Bridge

Westminster’a yakın bir mesafede bulunan Lambeth Köprüsü ise filmde biraz aksiyonla birlikte karşımıza çıkıyor. The Knight Bus tam burada iki adet çift katlı klasik Londra belediye otobüsünün arasından sıyrılıyor.

Bu köprü sadece Harry Potter filmlerinde değil, dünyaca ünlü diğer filmlerde de sıkça kullanılmış. Pembe renk tonlarının arasında Londra’nın en ünlü simgelerinden Westminster Sarayı ve London Eye’a karşı bir yürüyüş gerçekleştirebilirsiniz.

İşte Harry Potter’in Londra macerası… Olası bir ziyaretinizde bu rotayı kullanarak Harry Potter’ın Muggle World macerasına çok yakından tanıklık edebilirsiniz.

İzmir Alsancak’da Folkart Vega’nın basın davetinin ardından kiraladığım bisiklet antremanından ertesi hafta, Küresel dünyanın en önemli başkentlerinden birinde, Londra’da, hemen her yerine bisikletle gittim. Yılmaz Murat Bilican’ın yazısından yola çıkarak Londra’nın bir büyükşehir olarak ulaşımda neleri başardığını, ne gibi sıkıntıları olduğunu biraz olsun anlama şansı bende buldum.

BİSİKLET KİRALAMAK LONDRA’DA ÇOK KOLAY AMA

Satander Cycles adındaki bisiklet kiralama istasyonlardan bisiklet kiralamak Londra’da çok kolay. Bunun için bir karta ihtiyacınız var. Bu uyarıda bisiklet kiralayabilmek için 18 yaşında olmanız ve bisiklete binmek içinde en az 14 yaşında olmanız gerektiği yazıyor. Dikkat edin ben gibi London of Tower’a da gideyim derseniz,  saat başına yaklaşık, 2 pound şarj ediyor. Fazla tutarı , kredi kartı ektresinde görünce biran şok oldum.

Bisiklet kazalarını ve bisikletli ölümlerini bitirmek için kamyonculara ve belediye otobüsü şoförlerine eğitim verilen şehirde dolaşmak durumunda kalan kamyonlar için, trafikte bisikletlileri daha kolay fark edebilmeleri için özel kamyon tasarımları geliştirilmiş. Bütün kırmızı ışıklarda, bisikletlere en öne geçme ve orada beklemeleri için işaretleme yapılmış. Kent merkezine özel otomobillerin daha az girmesi için bir çok caydırıcı önlemler alınmış, böylece toplu taşıma araçları ve bisikletler biraz daha rahatlatılmış.

Şehir merkezinde polisin bisikletle kasksız gezilmesine izin vermediği Londra’da, özellikle de merkezi yerlerde trafik , çoğu zaman tıkanma derecesinde yavaşlasada, Bisiklet bu sıkışıklıkta en hızlı araçtı.

 

DÜNYAYA NEHİRDEN BAKMAK

Sıradan otobüs, otomobil ya da uçak yolculuğu sonrası tek bir kente gitmek ve orada birkaç gün o tatil yapmak yerine, farklı kültürleri yerinde görmek ve 2 saatte gezilebilecek rotayla Cruise Nehir Gemileri’nde deneyimleyeceğiniz tatiller tam size göre.

NEHİR TURLARINDA İLK TERCİH: ROMANTİK REN NEHRİ

Herkes için 4 mevsim favori olabilecek Romantik Ren Nehri’nde “5 istasyon” tatil boyunca yatıştırıcı ilaç etkisi yaratabiliyor. Avrupa’da birçok ülkeyi görebileceğiniz Tuna, Ren ve Main nehirleri, yine Avrupa’da Douro ve Guadalquivir nehirleri, Ukrayna’da Don Nehri, Rusya’da Volga, Çin’de Yangtze nehirlerini görebilmek mümkün.

Yaklaşık 990 km’lik rotada yaşayacağınız çok önemli bir deneyim daha var: Seviye Havuzları. Toplam 12 tane havuzla yükselti ve alçaltı sağlanmış. Sizlere tavsiyemiz, hangi nehir turunu seçerseniz seçin müthiş mühendislik olayına şahit olacağınız bu olayı kaçırmayın… Masalsı köylerin de görelebileceği bu rotanın neresi “romantik” derseniz; ilk istasyonla başlayalım o halde…

5 İSTASYON FARKLI DENEYİM

– Strazburg : Fransa’nın bir kuzeydoğu kenti. Alsas bölgesi ve Bas Rhin departmanının başkentliğini yapar. Fransanın nüfus bakımından en kalabalık şehirdir.

– Heidelberg : Almanya’nın Baden – Württemberg eyalatenin kuzeyinde tarih ve doğanın iç içe olduğu yer. Almanya’nın en sevilen 150 bin nüfuslu bu şehir Ren ve Neckar arasında kalan vadide kurulmuş. Savaşlardan zarar görmemeyi başarmış. Şehrin her köşesinde kitap okuyan, sohbet eden, bisiklete binen gençler şehri dinamik tutuyor.

– Rüdesheim Am Rhein: Ren Nehri’nin kalbinde yer alıyor. 10.000 nüfuslu Alman kenti. Masallardaki gibi arnavut kaldırımları sokaklar, aynı zamanda gizli hazineye sahip Mekanik Muzik Muzesi,  ferforje tabelalar inanılmaz derece de ilginizi çekecek. Sizlere masaldaymıscasına bir tat bırakacak.

– Koblenz : Almanya’nın Rheiland Plaz eyaletinde bir kent. Bonn’un yaklaşık 60 km’lik güneyinde Moselle ve Ren nehirleri bulunmakta.

– Cochen’se yine Almanya’nın en küçük ikinci bölge koltuğu olan Kusel’in hemen gerisinde. şehir merkezi Moselle’in sol yakasında bulunuyor. Cochen’e mutlaka tepeden bakıp güneş batarken dilek dileyin.

 

MSC Cruises firmasının davetlisi olarak Fransa’nın Le Havre liman kentinde suya indirilen ve Avrupalı en büyük cruise gemisi olan Akdenizli MSC Meraviglia’da cruise gemi turuna dair çok sayıda detayı deneyimleme fırsatı yaşadım. MSC şirketlerinin yeni gemisi MSC Meraviglia’nın büyük töreni için inanılmaz hazırlık yapılmış, dünyanın dört yanından gelen seçkin davetliler, basın, acente sahipleri davet edilmişti.

GEMİYİ KEŞFETMEYE 3 SAAT YETMİYOR

MSC gemilerinin isim annesi 92 yaşındaki “Sophia Loren” dolgun fiziğiyle hálá hoş. Geminin açılışı yaptıktan sonra gökten milyonlarca konfeti sağanağı başlıyor ki anlatamam. Tüm restoran ve barlar konukları ağırlıyor. Her köşesi lüks ve ihtişam olan gemide ne ararsanız var. 20 bar, 6 farklı restoran, SPA banyosu, basketbol, tenis, beş delikli mini golf, iki yüzme havuzu, aerobik ve cimnastik salonlarını gezmek için 3 saat yetmiyor.

CRUİSE GEMİ TURU ÇOCUKLU AİLELER İÇİN İDEAL Mİ?

Ebeveynlerin çocuk tasası oyun salonlarıyla ortadan kaldırılmış. Çocuklu birçok aile cruise gemi turunun ideal bir tatil biçimi olup olmadığını merak eder. Cruise gemiler bünyesinde bulunan çocuk oyun alanları, çocuklu ailelerin yükünü hafifletmekle kalmıyor ve ayrıca çocukların uzman bakıcılar eşliğinde yaş grupları ve ilgi alanlarına göre keyifli ve kaliteli bir zaman geçirme imkanı sunuyor.

CRUİSE GEMİ TURU GÜVENLİ Mİ?

Kusursuz güvenlikte olan Cruise gemileri yeni teknolojiyle yapılmış. Cruise geminin kalkacağı limana girmeden önce kimlik, pasaport, rezervasyon, ileri güvenlik kontrolleri ve taramaları gerçekleştiriliyor. Ardından check in işleminde gemide konaklayacağınız odanın kartı ve bileklik veriliyor. Yolcuların bu kartı gemiye her girişlerinde göstermesi isteniyor. Ayrıca kart yerine alternatif olarak gemi içinde verilen bileklikler, eklenen gsp’le “çocuğunuzun nerde” olduğunu uygulamalarla takip etmek mümkün.

CRUİSE GEMİ TURUNDA YANIMIZA NELER ALMALIYIZ?

Cruise gemi turunun rotasına bağlı olarak bavulumuza seyahat süresince rahat edebileceğimiz kıyafetler, güneş kremi, bir hırka ya da ceket ve özel akşam yemekleri için takım elbise ve abiye kıyafetler koyabiliriz.

Avusturya sınırına yakın 28 köy, kasaba ile tam 440 km’lik alanı oluşturan “Romantik Yol” Almanya’da keşfedilmeyi ve tatilcilerin yeni rotasına eklenmeyi bekliyor. 440 km’lik yol  sırasıyla ,Würzburg, Tauberbischofsheim, Lauda-Königshofen, Weikersheim, Creglingen, Schillingsfürst, Dinkelsbühl, Nördlingen, Donauwörth, Ausburg, Landsberg Am Lech, Schongau, Rottenbuch, Steingaden, Schwangau, Bad Mergentheim, Röttingen, Rothenburg, Feuchtwangen, Wallerstein, Harburg, Rain, Friedberg, Hohenfurch, Peiting, Wildsteig, Halblech ve Füssen…  Strasbourg-Colmar’ın rakibi olacak kadar masalsı.

KEŞFEDİLMEYİ BEKLEYEN ROTA:

Yol boyunca hem dinleneyim, hem fotoğraf çekeyim istiyorsanız araç kiralamanız şart. Kiraladığınız araçta mutlaka navigasyon olmasına dikkat edin.

romantikyol01

Masalsı kasabaları 1-2 saatte dolaşabilir, rotanızı Freiburg’tan başlatabilirsiniz. Freiburg, Almanya’nın en üç köşesinde yani Güney batısındaki Kara Ormanlar (Schwarzwald) bölgesindedir. Fransa sınırına 3 km, İsviçre’ye 42 km, Basel-Mulhouse havalimanından ise kolayca ulaşılabilecek bir konumdadır. Hatta bu bölgeye uçmak için üç güzel nedenden (Basel, Colmar, Freiburg) biridir.freiburg-canals-toy-boat

Screenshot_1

Freiburg’ta şehrin sembolü haline gelen oyuncak ahsaptan yapılan yelkenleri, su yolu kanallarında yüzdürebilir,  sonrasında Almanya sosyetesinin görmekten keyif aldığı “Baden Baden”e yönünüzü çevirebilirsiniz.

Screenshot_1

Würzburg’dan 60 km uzaklıkta, Tauber nehri üzerindeki surlarla çevrili masalsı kasaba Rothenburg’u, parke taşlı yolları, evleri, Orta Çağ ruhu ile göremeye devam edebilirsiniz. Ayrıca Rothenburg’da dolaşırken Japon turistler dikkatinizi çekebilir. Bunun nedeni ise Japonlar şehrin kopyasını inşa etmişler ve kardeş şehir ilan etmişler. Rothenburg’un snowball adı verilen kartopu şeklindeki tatlısının tadına bakın. Hamurun top şekline getirilip, yağda kızartılıp sonrada çikolata, şekerlemelerle, çeşitli şeker kristallerine batırılmasıyla yapılır. Böylece meydanın hemen yanı başındaki kuleye çıkmak için enerji toplamış olursunuz.

Rothenburg-ob-der-Tauber-Germany1-e1438356210220 (1)

4e593e755599145a98aab8b4bc00d0dc

Sırtını Alp Dağları’na yaslamış olan Füssen’e gittiğinizde yapacağınız en önemli şey Neuschwanstein ve Hohenschwangau Şatolarını görmek.

3-Old_town_fussen_germany

Schwangau-9

Dinkelsbühl, kale duvarları ile çevrili olması nedeniyle günümüze gelebilmiş tek Ortaçağ şehri. Seçtiğimiz dönem dolayısıyla Almanya’nın İsviçre’ye yakın olan yerlerinde kar olması, diğer yerlerinde ise “hoşgeldin bahar” demek için paha biçilemez ayrıntı.

Freiburg → Heidelberg → Wüzburg → Rothenburg → Augsburg → Friedberg → Lansberam Lech → Nördlingen → Donauwörth → Finkelsbühl → Rain → Füssen → Trieberg rotasını takip edebilirsiniz.

Beni tanıyanlar bilir. ‘Yollar bizi hayata bağlar’ diyerek ne kadar çok yürüdüğümü! Geçtiğimiz günlerde Yalova’ya 29 km uzaklıktaki Yalova Teşvikiye Çifte Şelalesi’nin muhteşem manzarasını keşfettim (yağmur çamur demeden).

Dakikalarca fotoğraf çekmeye zaman ayıracağınız,  sizi sizden alacak, yaklaşık 2 km rahat patika yürüyüş yolunda, asma köprü,  Çifte Şelaleler ve çevresi Yalova kent ormanı içinden geçerek ulaşabileceğiniz günlük karmaşa ve telaşlardan uzaklaştıracak, Trekking severlere paha biçilemez rota.

Google maps linki : https://maps.google.com/maps?q=40.588966,29.027163
Navigasyon kullanacaklar için koordinatlar : 40.588966,29.027163

Yabancı bir ülkede Madame Tussauds’un büyülü dünyasını yerel güzellikleri ben gibi görenlerden misiniz?  Londra’nın en büyük ziyaret noktalarından biri olan, ünlü insanlarla yakınlaşmak için ziyaret  edilen müze sonunda İstanbul Grand Pera’da açıldı.

CEVABI AYRINTILARDA SAKLI OLAN 2 MÜZE ARASINDAKİ FARK!

Hayatınız boyunca  görmeyi isteyeceğiniz ‘ünlü isimler kim?’  bilemeyiz ama Angelina Jolie’den ayrılan BRAD PiTT’te teselli için sizleri beklerken,  müzede  “Mustafa Kemal Atatürk” sizi ilk karşılayanlar arasında. Dünya liderlerinden, sanatçılara, müzisyenlerden bilim adamlarına ve sporculara kadar 60 ünlü ismin balmumu heykeli sergileniyor. Ayrıca da bu sayının bu yıl içinde artması planlanıyor.

7’den 77’ye herkesin ziyaretine açık olan müze de film kahramanları da yerini alırken  balmumu heykellerinin nasıl yapıldığını görmekte  tabi ki mümkün.

Benim için Valencia’dan başlayan İspanya, sizin için nerden başlar?

Birbirinden farklı çizebileceğiniz rotada, bir haftadan fazla kalacaksanız eğer ‘Endülüs / Andalusia’ mutlaka rotanız dahilinde olsun. Çoğunluğun ingilizce bilmediği İspanya turunda genelde tüm adres tarifleri “Directo” kelimesiyle oldu. Çok da ucuz olmayan, zamanın size kalmasıyla trenle ulaşım en iyi alternatifler arasında.  Daha önceleri sadece benim için Barselona’dan ibaret olan  İspanya’da yaptığımız Endülüs turunda  fikrim tamamen değişti.

İber Yarımadası’nda daha önce Arapların yönetimi altında bulunan Endülüs’te,  İspanyolca Mudéjar mimarisinde ,  görülmeye değer saraylar, iç avlulu evler, Yahudi mahalleleri, gezerken kendinizi kaybettiğiniz Santa Cruz sokakları herkese bamb’AŞK’a bir duygu yaşatabilir.

Ayrıca Avrupa’nın gurme şehirlerine sahip ülkede, her damak tadına uygun lezzetler var.

 MÜSLÜMANLARIN VEDASI Mutlaka Endülüs’te  Yapılması Gerekenler:

  • Endülüs’ün Kalbi : Sevilla‘da Flamenko gecesini seyredin! El Patio Sevillalano 40 Euro’dan baslayan show icin izleyeceginiz fiyatlar arasinda.
  • Futbol, boğa güreşi ve paella için Valencia’yı tercih edin!
  • Saraylar için biletlerinizi internetten alırsanız daha uygun! Elhamra Sarayi icin: www.alhambratickets.com adresinden 8 Euro’luk bilet temin edebilirsiniz.
  • Grana’da da Albaicin  ve Sacromonte mahallerini görüp, Elhamra Sarayı’na uzaktan bakın! ELHAMRA Sarayı’nı görmeden dönmeyin!
  • Picasso’nun şehri: Malaga’da Müzesini mutlaka görün!  Picasso’nun Malaga doğumlu olduğunu hatırlamak lazım.
  • Eskiden arap şehri Granada endülüs emevi devletinin başkenti, aynı zamanda.
    Yahya Kemal‘e endülüste raks şiirini yazdırtan şehir Granada’dan “şal” almayı ihmal etmeyin!
  • * Cordoba’da ise, Katedrale çevrilmiş olan fakat büyük oranda sağlam kalmış olan Emevi Mezquita Camisi, caminin yakınındaki Eski Şehrin Sokakları ve özellikle bir müslüman mirası olan avluları (Patio’lar) ile şehrin dışındaki Medinet’ul Zahra Sarayı görülmelidir.
  • Malaga’da Ronda ve Marbella için zaman ayrın!
  • Yolunuz Madrid‘e düşücekse Antik Kent TOLEDO’yu mutlaka gezin!
  • Sevilla’da krallara layık yemek  için : ‘Robles Placentines‘ tercihiniz arasında olsun.
    Malaga’da Tapas için El Pimpi Restaurant.
  • Churro içinse:  Sevilla’da santa catalina, Madrid’de San Gines’i tercih edebilirsiniz.
  • Hamam kültürünü sevenlerdenseniz vaktiniz de varsa, Malaga ve Granada’da
    görülmeye değer Hamamlarında Banyo ve Rahatlatıcı Masaj mutlaka yaptırın.

 

 

 

Geçtiğimiz ay  Stockholm’dan Viking Line adlı firmanın dev gemisiyle Finlandiya’nın başkenti Helsinki’de 1 gun kalarak Baltık Ülkelerinin 3 Güzeli:  Estonya’nın baskenti Talin’den Riga’ya Vilnus’a gittim. Bayram tatilinizi nasıl değerlendirirsiniz bilemiyoruz ama işte sizin için bir öneri: Yaşayan müze: Tallinn Rocca Al Mare Açık Hava Müzesi’yle başlayalım o halde.

YAŞAYAN MÜZE: ESTONYA AÇIK HAVA MÜZESİ

Bir ülke ziyaretinde en önemli amaç, o ülkenin tarihine ve kültürüne dokunabilmek. Yöresel kıyafetleriyle de Yaşayan Müze diyerekte adlandıralan Estonya Açık Hava Müzesi’ne gemi terminalinde bulunan Talin’in meşur beyaz taksileriyle gittik.  Açık Hava Müzesi’nde 12 tane çiftlik, yel ve su değirmenleri, kilise, yangın istasyonu, taverna ve okul var. Müzeyi ziyaret ettiğinizde, Estonya halkının eski kırsal yaşamına dair fikir edinme şansı buluyorsunuz.

Talinde gezilecek yer başka neresi derseniz :

Raekoda – Belediye Binası / Town Hall
Raeapteek – Belediye Binası Eczanesi / Town Hall Pharmacy
Katariina Käik – Katerina Pasajı / St. Cathrine’s Passage
Dominik Manastırı / Dominican Monastery
Talin Şehir Müzesi / Tallinn City Museum
Kutsal Ruh Kilisesi / Holy Spirit Church
Toomkirik – Bakire Meryem Katedrali / The Cathedral of Saint Mary the Virgin
Kiek In De Kök – Topçu Kulesi / Artillery Tower

‘RİGA’  MİMARLAR İÇİN VAHA BİR ŞEHİR

vilnius-156334

Baltık bölgesinin bir diğer ülkesi ise Letonya’dır. Letonya deyince de elbette akla ilk gelen kent ülkenin güzel başkenti Riga’dır. Peki Riga’da nereleri görmeli, neler yapmalı?

Belediye Meydanı’ndan (Ratslaukums)  Aziz Peter , Riga St Peter’s Church asansörle kilisenin tepesine çıkıp Daugava Nehri’nden Baltık Denizi’ne manzarası mutlaka görülmeli.  Şehir mimarlar için bir vaha. Jugendstil de dedikleri Art Nouveau yapı tarihe meydan okurcasına tüm Riga’yı süslüyor.
Liv Meydanı’na geldiğinizde şu anda konser salonu olarak kullanılan, Büyük Lonca ve hemen yanında Küçük Lonca binalarını göreceksiniz.
Eski şehirdeki Üç Biraderler en eskisi 15.yy’dan kalma eski Riga evlerinin en güzel örneklerinden Talin’den yaklaşık 5 saat.

KEHRİBAHAR – AMBER ALMADAN DÖNMEYECEĞİNİZ YER

Vilnius_senamiestis

Dilencisi de olan küçük kendi halinde yaşayan bir şehir. Vilnius’ta 1200’den fazla Ortaçağ dönemine ait yapı ve 48 adet büyük kilise bulunuyor. Riga’dan ister tren, ister otobusle Vilnius yaklaşık 5 saat.

Neris nehri kenarında 1323 yılında kurulan Vilnius şehrinde görülecek yerler Katedral Meydanı, Gediminas Kulesi, Gediminas Heykeli, Şafak Kapıları, St Peter ve St Paul Kilisesi, Amber galerisi ise mutlaka görülecek yerler arasında ilk sırada yerini alıyor.