İzleyiniz , izlettiriniz…

Siz hiç ‘Karavanda Tiyatro’ seyrettiniz mi? Şehir Tiyatroları’nda daha önce Sait Faik Abasıyanık’ın öykülerinden yola çıkarak Savaş Dinçel’in yazdığı oyunu bu akşam İstanbul prömiyerinde, Erkan Can yönetmenliğinde, Bilal Çatalçekiç’in performansıyla izledim. İstanbul prömiyerinden önce Karavanda Tiyatro konseptiyle başlayan ‘MERAKLISI İÇİN ÖYLESİNE BİR HİKAYE’ Sait Faik’in hayat hikayesini anlatıyor. Oyunun yönetmeni Erkan Can’ın hedefi ise, karavan konseptine uygun dekorla köy köy gezerek bu oyunu Türkiye genelinde sergilemek. Bir ‘hişt’ sesi duymak için gidin mümkünse, yalnızlığınızı görmek için gidin.

***

Ben Medea Değilim!

Geçtiğimiz günlerde ise Şehir Tiyatroları’nda ise Ben Medea Değilim oyununu izledim… Medea, Yunan Mitolojisi’nde Kirke’nin yeğeni ve güneş tanrısı Helios’un torunu olan Kolhis prensesi. Oyun da bu paralelde yazılmış. Öncelikle değişik bir girişi vardı. Kocası tarafından 2 çocukla aldatılan bunalımlar yaşayan, ‘çocuk sahibi olmanın mı olmamanın mı?’ daha iyi olduğunu vurgulayan ve yakın zamanda katil olarak adlandırılan bir kadının tiyatro izlemeye gelmesiyle başlıyor oyun. Kadın bir anda sahnedekilerle diyalog içinde buluyor kendini ve Medea üzerinden kendi hikayesini anlatıp, suçsuz olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. Oyun izleyen herkese adeta ters köşe yaptı.

Tek perde, 90 dakikalık oyundu… Büyük ihtimal de Şirin Asutay’ı ve Berrin Koper’i izlediğiniz için mutlu olursunuz…

HER AYIN BİRİNDE TÜRKİYE MOZAİĞİ BUARADA! 

Haftasonu ben de Ayın 1’i Kilisesi’ne gittim…  Adını duyar duymaz, hemen dilek dilesem olur mu diye düşündüm haliyle… Kiminle konuşsam ‘spesifik dilek’ dileyenlerin çoğu dileği olmuş…  Kadınların bitmeyen yaralarına ve bitmez umutlarına çare… Vefa’daki Ayın Biri Kilisesi, Fatih Belediyesi’ne bağlı rum kilisesi…

Önce …’er lira verip dilek sayın kadar anahtar alıyorsun, sonra eğer istersen (sana kalmış) tekrar kuyruğa girip papazdan iyi niyet duası alıyorsun. Dileklerin olunca anahtarını getirip geri veriyorsun… Türkiye mozağini burada gördüm, bitmek bilmeyen umutlar bu çatı altında toplanmış…

Uzun lafın kısası merak edenlere ve gitmek isteyenlere cevaplayalım, Kilise Her Ayın 1’inde 17:00’a ve salı perşembe de 17:00’a açık … Kısa bi not, umut uğruna saatlerce beklenen kuyrukta hoş sohbetlerin olduğu da paha biçilmez duygu.

***

TAM DA HAVA ATMALIK SERGİDEN…

Kişisel çalışmalarında BOB imzasını kullanan usta grafik tasarımcı Uğurcan Ataoğlu’nun çizgilerinden oluşan “İsimsiz/Untitled” sergisi geçen cuma akşamı Tünel’in içinde konumlanan Metrohan’da açıldı!

 “İsimsiz/Untitled” sergisi, 30 Mart kadar  Metrohan’da ücretsiz olarak ziyaret ediliyor.

**

İYİMSERLİĞİNİZİ KAYBETMEYİN

Yaklaşık 2 hafta önce gerçekleşen Hüseyin Özer’in hayatının konu olduğu belgeseli izledim. Düşünün ki, daha çocuk yaşta başınıza gelenlerden kaynaklı hayat sizi sokaklarda kalmaya, tuvalet köşelerinde yatmaya zorluyor. Abiniz sizi öldürmek için zehirli yemek veriyor. Daha 11 yaşındayken anneniz babanı vurmalısın diyor ve silah parasını kazanmak için bambaşka bir şehre yapayalnız küçücük bir çocuk olan sizi çalışmaya gönderiyor. Okula gitmeniz gereken dönemde gidemiyorsunuz. Hatta bazen ne okulu yiyecek yemek dahi bulamıyorsunuz. Ama pes etmiyor ve çalışıyorsunuz ve günün birinde dünyanın en başarılı ve en zengin insanlarından biri oluyorsunuz.  Hem de bu başarı öyle torpille, mirasla şans eseri falan değil. Tamamen çalışarak, çabalayarak, dişinizle tırnağınızla didinerek elde ettiğiniz bir başarı. Bakalım Hüseyin Özer bunu nasıl başarmış? Kötünün içindeki iyiyi görebilmesiyle… Analığı ve üvey abisi miras kalan tarlada hak sahibi olup mirası bölünmesin diye Hüseyin’i zehirlemeye bile kalktılar. Bu inanılmaz hayat hikayesine Hüseyin’i başarıya götüren en önemli özelliklerinden bir tanesi iyimserlik. Yaşadığı tüm zorlu olaylara ve acılara rağmen iyimserliğini kaybetmemiş. 1975 yılında ise Hüseyin 21 yaşındayken İngiltere’ye gidiyor. Orada bir kebapçıda iş buluyor ve çalışmaya başlıyor. Kalacak yeri olmayan Hüseyin kebapçının bodrumunda yatıyor, tuvaletinde yıkanıyordu. İşten sonra kazandığı parayla dil kursuna gidiyordu. Bu şekilde 3-4 yıl çalıştıktan sonra bir arkadaşıyla beraber çalıştıkları lokantayı satın alıyorlar. Ve ardından da o başarı hikayesi geliyor. Hikayenin tamamını izlemek isteyenler mutlaka bu belgesele göz atsın…