
Inside Out, filmi tam 9 yıl önce çıktı ve devamı olan ‘Inside Out 2’ ise sinemalarda güzel bir ilgi görüyor. Ben ilk filmi izlemedim. Filmi merak ettiğimden 2. filmi boş bir vaktimde geçtiğimiz günlerde seyrettim. Film ergenliğe geçiş yapan Riley’in yaşadığı yoğun duygu değişimleri ve hayatı konu edilmiş. Inside Out 2 bu yüzden çocuklara yönelik olarak düşünülse de filmin hitap ettiği kitle bence yetişkinler. Çocuklar için duygu kavramı veya duyguların gerçek hayattaki karşılığı soyut kalabilirken, yetişkinlere ise anlatılmak istenen mesaj yerine ulaşacaktır diye düşünüyorum…
Duyguların kullanımı o kadar hoş ki sürekli yüzünüzde bir tebessüm hakim oluyor. duygulara daha önce uyum içinde çalışan Neşe, Üzüntü, Öfke, Korku ve Tiksinti, şimdi yeni duygular olan Kaygı, Gıpta, Bıkkınlık ve Utanç eklendiği filme eklenmiş. Ayrıca Utanç ve bıkkınlığa bayıldım. Yetişkinleri dahi süresi boyunca sıkmayacak keyifli bir yapım. Inside Out 2 ailecek ya da arkadaşlarınızla gidilebilecek bir film.
Hal böyleyken geçtiğimiz haftalarda kırdığı rekorlarla animasyon tarihine geçen Inside Out 2, karakterleri yerinde durmadı! Elbette marka yüzlerine dönüşerek, iletişim çalışmalarında yer buldular! Peki hangi karakterler hangi markaların iletişim çalışmalarında çocuklardan ailelere gönüllerde taht kurabilirdi? En sevdiğim 2 karakter ve markalar çok güzel bütünlük sağlamamış mı?
UTANÇ

Utanç, Riley’nin zihninde serinin ikinci filminde yani Riley’nin ergenliğinde tanıştığımız bir duygu. Düşünecek olursak, akran zorbalığına kişinin bir de kendine sergilediği acımasızlığın dahil olmasıyla ergenlik “öz sevgi” geliştirmenin hayli zor olduğu bir dönem… Oysa tüm bu güzellik kalıplarını yıkarak herkesin öz sevgisini büyütmesini hedefleyen, bunu da dünyanın pek çok noktasında iletişimlerine taşıyan bir marka var! Dove ve kelimeleri belki de Riley ve “utanç” ile hızla yan yana gelmelidir!
BIKKINLIK

Riley’in zihnine ikinci filmde yerleşen karakterlerden biri de “Bıkkınlık”! Zaman zaman hangimizin zihinde devreye girmiyor ki? Böyle zamanlarda hepimiz bu duygudan kurtulmanın bir yolunu arıyorsak da çoğu zaman yapmayı çok sevdiğimiz şeyler bile kâr etmiyor çünkü andan soyutlanamıyoruz. Ancak ne zaman ki o konsolun düğmesine basıyor farklı bir evrende kayboluyoruz işte o zaman bıkkınlık da yok oluyor!
Sahiden Riley’nin zihninde bir televizyon ve PlayStation ya da en azından bir PlayStation Portal’ı olsa “Bıkkınlık” biraz rahatlamaz mıydı?