Hatırlarsanız, 1990 yılında Manchester’ten Londra’ya giden bir trenin rötar yapmasıyla Harry Potter serisini kaleme alan İngiliz yazar J.K. Rowling,  bu eserlerini dünya klasikleri arasına eklemeyi başarmış, 2001 yılında gelen Warner Bros yapımı Harry Potter ve Felsefe Taşı filmi ise olayı bambaşka bir boyuta taşımıştı. Filmin hayali kısmını oluşturan bölümler Londra’nın kuzeybatısındaki Warner Bros stüdyolarında çekilmiş olsa da, Oxford ve İskoçya gibi Birleşik Krallık’ın birçok bölgesinden de gerçek mekanlar kullanılmış. Bunların içinde en büyük payı Londra’nın şehir merkezi alıyor olmasını fırsat bilerek, bu tatilde tüm mesele Muggle olmak ya da olmamak dercesine Harry Potter’ın bu macerasının peşinden gittim.

Filmde Muggle World olarak betimlenen Londra’daki mekanları tek tek inceleme fırsatı yakalarken, Movie Concert serisini de Zorlu PSM’de izleyen biri olarak Harry Potter Cursed Child seyretmeyi ihmal etmeyenlerdenim.

LONDRA’DA HARRY POTTER’IN ÇEKİLDİĞİ ÖNEMLİ MEKANLAR!

King’s Cross Station

Harry Potter hikayesinin temelini oluşturan King’s Cross istasyonu, Harry Potter hayranlarının bir numaralı uğrak noktası. Çünkü, Hogwarts Büyücülük Okulu’na giden trenler bu istasyondaki dokuz üç çeyrek peronundan kalkıyor.

Ama unutmayın ki filmde birden fazla gerçek mekanın birleşiminden oluşan hayali bir dünya görüyoruz. Bunun bir örneğini bu istasyonda görebilirsiniz. Çünkü filmde gördüğümüz o trenler Londra’dan oldukça uzak olan York tren istasyonunda çekilmiş.

Filmin en heyecan verici sahnelerine tanıklık eden ve günümüzde de oldukça işlek olan King’s Cross istasyonu, içerisinde barındırdığı Harry Potter mağazasıyla, hayranlara adeta unutulmaz bir dünya sunuyor. Burada asalardan, peluş oyuncaklara kadar bu özel dünyaya ait her şeyi bulabilmeniz mümkün.

Mağazanın dış duvarında ise sizi bambaşka bir sürpriz daha bekliyor. Buradaki hatıra fotoğrafı alanında tıpkı dokuz üç çeyrek peronuna geçiş yapıyormuşçasına bir poz vererek, bu özel anınızı ölümsüzleştirebilirsiniz.

St Pancras International

King’s Cross istasyonundan çıktığınızda görebileceğiniz bir diğer muhteşem yapı ise St Pancras istasyonu. Burası Weasley’in büyülü arabası Ford Anglia ile Sırlar Odası filminde uçmak için kalkış yaptığı nokta olarak biliniyor. Ayrıca bazı sahneler bu istasyonun içinde de çekilmiş. Mimarisiyle de göz dolduran bu yer, Londra’daki en görkemli binalardan bir tanesi.

Claremont Square’de bulunan bu yer ilk kez Zümrüdü Anka Yoldaşlığı filminde karşımızda çıkıyor. Bu binanın karşısında bulunan alanın kapısı ise kilitlenmiş durumda. Yani bu bölgede Harry Potter hayranlarına özel olarak bırakılan herhangi bir işaret ne yazık ki bulunmuyor.

Diagon Alley ve The Leaky Cauldron Dünyası

Harry Potter’ın büyücülük okuluna hazırlık için alışverişe çıktığı ve ilk asasını aldığı hayali dünya Diagon Alley, ve buraya geçiş için kullanılan The Leaky Cauldron, Londra’daki birçok mekandan esinlenlerek yaratılan hayali bir yer.

Londra’nın ünlü meydanlarından Leicester Square’in yakınında yer alan Cecil Court ve Goodwin’s Court’un atmosferi, Diagon Alley sahnelerinin üretilmesinde önemli bir etken olmuş. Özellikle çok dar bir aralıkta bulunan Goodwin’s Court, beni en çok etkileyen yerlerden biri oldu.

The Leaky Cauldron çekimleri içinse iki ayrı filimde iki farklı mekan kullanılmış. Bunlardan ilki Felsefe Taşı filminde karşımıza çıkan Leadenhall Market’teki Bull’s Head Pasajı. Mimarisiyle oldukça etkileyici görünen Leadenhall, filmde birçok sahnede yer alıyor. Bundan dolayı burada mutlaka bir Harry Potter hayranı ile karşılaşmanız mümkün.

Bir diğer giriş ise Azkaban Tutsağı filminde karşımıza çıkan, Borough Market’in içindeki bu yer. Buranın hemen yanında ise The Market Porter adında bir bar yer alıyor. Bu bar filmde üçüncü el kitap satış yerine dönüştürülmüş

Thames nehri ve Tower Bridge ve London City Hall

Zümrüdü Anka Yoldaşlığı’nda Harry Potter’ın süpürgesiyle uçtuğu sahnede Londra’nın simgesel köprüsü Tower Bridge’i görüyoruz. Köprünün diğer yakasındaki Londra Belediye Binası ise Melez Prens filminde kullanılmış. Bu bölge sadece hayranların değil, Londra’yı ziyaret eden tüm turistlerin de mutlak uğrak noktalarından biri.

Millennium Bridge – St Paul Katedrali

Çoğu filmde karşımıza de çıkan Millennium Köprüsü ve St Paul Katedrali, Londra’nın en ünlü simgelerinden birisi. İlk olarak Azkaban Tutsağı filminde geometrik merdivenleriyle karşımıza çıkan bu katedral, daha sonra Melez Prens filminde Millennium Köprüsü’yle birlikte tekrar karşımıza çıkıyor.

Gringotts Wizarding Bank – Australia House

Büyücülerin bankası Gringotts ise filmde atmosferiyle bizleri büyüleyen diğer yerlerden bir tanesi. Bu bölümde bankanın dışarısından çekilen görüntüleri gerçek bir mekan olmasa da, bankanın iç çekimleri Avustralya Evi olarak bilinen bu binada geçiyor. Günümüzde binaya giriş sadece konsolosluk ve diğer resmi işlemler için yapılabildiğinden, ne yazık ki içerideki atmosferi tadamıyorsunuz. Zaten girmeyi başarsanız dahi fotoğraf çekimine de izin verilmiyor.

Piccadilly Circus

Bulundurduğu dev reklam panolarından dolayı Londra şehir merkezinin en gösterişli meydanlarından biri olan Piccadilly Circus da Ölüm Yadigarları filminde görülüyor.

Harry, Hermione ve Ron filmdeki sahnede tam burada Londra’nın meşhur çift katlı otobüslerinde ezilme tehlikesi yaşıyor. Filmdeki sahneler ile gerçek bölgenin arasındaki farklılık, sizi biraz şaşırtabilir.

Great Scotland Yard

Melez Prens filminde Sihir Bakanlığı’na Londra’nın meşhur kırmızı telefon kulübelerinin birinin içerisinden giriş yapan Harry, bu işlemi Great Scotland Yard’da gerçekleştiriyor. Tam burada filmde ikinci bir köprü yer alıyor olsa da gerçekte orada öyle bir köprü bulunmuyor.

Hayranları üzecek bir diğer durum ise buradaki telefon kulübesinin film çekimleri için geçici olarak getirilmiş olması. Yani günümüzde burada hatıra fotoğrafı çektirebileceğiniz bir kulübe, ne yazık ki yok.

Ama dilerseniz bir Ron pozu verebilirsiniz 🙂

Westminster Tube station

Zümrüdü Anka Yoldaşlığı filminde Harry Potter’ın metro turnikelerinden geçtiği sırada durakladığı o sahneyi hatırlıyor olmalısınız. Harry’nin bu macerası, günümüzde oldukça yoğun olarak kullanılan Westminster metro istasyonunda çekilmiş.

Lambeth Bridge

Westminster’a yakın bir mesafede bulunan Lambeth Köprüsü ise filmde biraz aksiyonla birlikte karşımıza çıkıyor. The Knight Bus tam burada iki adet çift katlı klasik Londra belediye otobüsünün arasından sıyrılıyor.

Bu köprü sadece Harry Potter filmlerinde değil, dünyaca ünlü diğer filmlerde de sıkça kullanılmış. Pembe renk tonlarının arasında Londra’nın en ünlü simgelerinden Westminster Sarayı ve London Eye’a karşı bir yürüyüş gerçekleştirebilirsiniz.

İşte Harry Potter’in Londra macerası… Olası bir ziyaretinizde bu rotayı kullanarak Harry Potter’ın Muggle World macerasına çok yakından tanıklık edebilirsiniz.

2019 yazına damga vuran Kenan Doğulu’yu sevmeniz için 5 geçerli neden:

– En yeni teknolojilerle özel sahne şovları

– Kenan Doğulu’ya eşlik eden 26 kişilik dev orkestra

– 3,5 saatte sahnede kalarak 40 şarkı performansı

– Özel görsel efektler ve  yenilikçi konserler

– Konser boyunca enerjiyi yüksek tutarak seyirciyi müziğe ortak etme

DOĞULU SAHNESİ’Nİ ÖZEL YAPAN ŞEYLER

Konserinde  “On’lar A Capella” düeti kulakların pasını silen Kenan Doğulu, her konserinde konuklarına sürprizler yaşatıyor. Doğulu sahnesi, büyük ilgi gören ve çok sevilen 9 kişiden oluşan On’lar A Capella grubunu konuk etti. Kenan Doğulu ve On’lar A Capella grubunun sahne önünde “Bal Gibi”, “Aşk Oyunu”, “Aklım Karıştı” ve “Aşk Oyunu” şarkılarını sadece insan sesleri kullanarak hazırladığı akapella bölümü seyirciden büyük alkış aldı.

Konserde piyanoda Ozan Doğulu, kanunda Hakan Güngör, perdesiz gitarda Cenk Erdoğan, çelloda Yasemin Özler Kenan Doğulu sahnesine konuk olarak uzun süre hafızalardan silinmeyecek bir performansa imza attılar.

Kenan Doğulu, konserinin sonunda hiç kesilmeyen alkışlar üzerine 2 kez bis yaparak “Pamuk” ve “Kalp Kalbe Karşı” şarkılarını seslendirdi.

Alice müzikalini  Perşembe akşamı Zorlu PSM’de seyredenler arasındaydım. Lewis Carroll mahlaslı Oxfordlu matematikçi ve fotoğrafçı Charles Lutwidge Dodgson’ın ta 1865’te yazdığı Alice Harikalar Diyarı,  kurallar ve kalıplar arasında sıkışıp kalmış zihnin arasında seçim yapmayı becermeyi anlatan bir müzikal aslında…

Onur Baştürk’ün köşeyazısında dahi yer verilen,  bilgisayar oyununda gibi  hissettiğin müzikalde ilk dakikalardan sonra zaman zaman herkes havalarda uçuyor.

ALİCE MÜZİKALİ DE NE YÖNE GİDECEĞİNE KARAR VEREMEMİŞ

Havada uçarken şarkı  söylüyen, Serenay Sarıkaya’nın en etkileyici havada uçma sahnesi de gayet başarılı. Yetişkin mi çocuk masalı mı arasında gidip giden gelen müzikal , aslında bol bol felsefi alt metne sahip.

“Bu sabah kim olduğumu biliyordum ama o zamandan bu zamana çok değiştim” der ya Alice hikayenin bir yerinde.
Yahut kediyle yaptığı sohbette Alice sorar, “Hangi yöne gitmem gerekiyor?”
Kedi yanıt verir: Sorunun cevabı nereye gitmek istediğine göre değişir.
Alice şöyle der: Nereye gittiğim çok da umurumda değil. Bir yere varayım yeter ki.
Kedi yanıtı yapıştırır: O zaman ne yöne gittiğin fark etmez. Yeterince yürürsen emin ol bir yere varırsın.

İki uç arasında gidip gelmiş: Araya sıkıştırılan bir iki tane Türk işi seks imalı espri ya da “Gitme Sana Muhtacım”lı o romantik sahneyle Alice müzikali bir an yetişkinlerin radarına giriyor, sonra tekrar hızla o radardan çıksa da Alice müzikal’ini sevenler arasındayım …

Barış Erdoğdu ve Yusuf Çavdar’ın yatırımıyla; mimarisi, ekibi, yöneticileri, menüsü, lezzetleri, eğlence anlayışı kazandıran Mitte, 2015 yılında açılan  bu anlamda restoran ve butik gece kulübü. Yeni sezonu mekanın mimarı Sami Savatlı’nın ilham veren tasarım anlayışı ile karşılamış. Şehrin tarihi ve kültürel dokusunu yaşamak için ideal yer Karaköy’de gözde mekan “Mitte”, 2019 kış sezonunda menü ve dekorasyonunda önemli değişiklikler yapmış. Mitte Karaköy, Fine dining kodlarında restoranı ile oldukça iddialı olacak gibi duruyor.

Uzakdoğu ve Hint mutfaklarının en seçkin tatlarını sunan  Yeni Mitte’nin , yeni menüsu İrem Esen ve mutfak ekibinin bir yıl boyunca yurt dışında, Uzak Doğu restoranlarındaki deneyimleri ve şef eğitimlerinin sonucunda oluşturulmuş.  Yıl boyunca önemli yerli ve yabancı DJ’lere ev sahipliği yapan gece kulübünün güncel DJ programını instagram sayfasından takip edebilirsiniz. Salı günlerine özel sınırsız “Sushi Tuesday” ise, akşam servisinde sushi severler için güzel bir fırsat.

Yönetmenliğini Engin Alkan’ın üstlendiği oyunda romanın ana karakteri Maria Puder’i Tuba Ünsal canlandıran ‘Kürk Mantolu Madonna’ bu kadar ilgiye değecek bir oyun muydu derseniz, kesinlikle evet!

Okuyanlar bilir,  Sabahattin Ali’nin çok okunan ve bir o kadar da konuşulan eseri Kürk Mantolu Madonna, tam bir usta işi. Özenle yazılan karakterler, döneme ışık tutan betimlemeler ve durum analizleri yer alıyor. Az diyalog barındıran eseri,  tiyatroda sahnelenmesini uyarlayan ve yöneten Engin Alkan, bu işi oldukça iyi başarmış.

Dekorun sade fakat bir o kadar da dolu dolu olması, sahne geçişlerde ışık oyunları kullanılarak uzun süreler harcanmaması biz izleyicileri mest eden küçük detaylardan yalnızca birkaçı.  Ayrıca filminin çekilecek olması oyundan kalanlar arasındadır. Birçok başarılı filme imza atan yönetmen Fatih Akın ile Ay Yapım’ın işbirliği sonucunda Kürk Mantolu Madonna’yı vizyonda izleyeceğiz.

 

5327NqO1Ud1E5_3

5327ze3nUSE85_2

5327vdF3ii4o5_4

5327UQ65vm8O5_5

Yoğun ilgiden ötürü Zorlu Psm’de 25 Mart’a 5 gösterim daha uzatılan, adeta kapalı gişe sergilenen Reha Muhtar’ın daha önceden kaleme aldığı  Victor Hugo’nun unutulmaz aşk hikâyesi Notre Dame’ın Kamburu’ndan uyarlanan müzikali dün akşam izleyenlerdenim.

GUİNESS REKORLAR KİTABI’NA GİREN MÜZİKAL

20 yıl sonra, hala ilk günkü heyecanla sahneye konan eser, dünyanın dört bir yanından seyirci çekmeye devam ediyor. Guinness Rekorlar kitabında “ilk yılında en çok izleyiciye ulaşan müzikal” olarak yer alan Notre Dame de Paris, Vivre, Belle ve Le Temps Des Cathédrales gibi unutulmaz şarkılarıyla da uzun yıllar müzik listelerinde üst sıralardaydı. Toplam 12 milyondan fazla bilet, 10 milyondan fazla DVD ve CD satan; 8 dilde, 20 ülkede, 4500’den fazla sahnelenen müzikal, bir başyapıt.

Victor Hugo’yu okumayanlar, Broadway’de müzikalini seyrederken derin bir sızı duymayanlar, oyununu ya da filmini izlemeyenler, müzikalindeki o muhteşem parçayı CD’den dinleyip kendinden geçmeyenler ve 3 erkeğin arasında, bahtsız bir kadere savrulan Esmeralda’nın öyküsünü “bütün kadınlar ve onları seven erkekler” için işte o hikaye…

***

Frollo, Notre-Dame kilisesinde papazdır…

Bir gün Paris’in Seine Nehri’nin üzerindeki dünyaca ünlü kilisesi Notre-Dame katedralinin önünde bir bebek bulur…

Bebek çok çirkindir…

Ona Fransızca’da “eksik-tamamlanmamış” anlamına gelen Quasimodo adını verir…

Quasimodo büyüyünce aynı kilisede zangoç olur…

Her gün çaldırdığı kilise çanının kulakları parçalayan sesiyle, Quasimodo kamburunun ve çirkinliğinin yanı sıra bir de sağır olur…

O sırada bir gün kilise önünde inanılmaz figürlerle dans eden muhteşem güzellikteki Esmeralda adında kızla tanışır…

Kız bir çingenedir…

Aslında Esmeralda ile Notre-Dame’ın Kamburu Quasimodo arasında bir kader ortaklığı vardır…

Esmeralda çingeneler tarafından dünyaya çok çirkin ve tamamlanmamış bir bebek olarak gelen Quasimodo’nun yerine kaçırılmıştır…

Esmeralda’yı kaçırkan çingeneler yerine sakat bir çocuğu bırakmışlardır…

Bu çocuk ise Quasimodo’dur…

Esmeralda genç ve çok güzel bir kızdır, Quasimodo onu görüp âşık olur…

Esmeralda’ya ilk âşık olan, ona hayatı boyunca her türlü fedakârlığı yapacak olan, Quasimodo’dur…

İnsanlar Quasimodo’yu sevmezler, görüntüsünden dolayı ondan kaçarlar…

Ama o Esmeralda’yı hayatı boyunca delicesine sevecektir…

Papaz Claude Frollo bir din adamıdır…

Esmeralda’yı “kilise önünde şarkı söyleyip dans ederken gördüğünde” şehvet dolu bakışlarını kızdan ayıramaz…

Genç kıza göz koyar…

Ne yapıp edip onunla beraber olacaktır…

Bu uğurda her şeyi, her türlü komployu yapacak.

***
Esmeralda’nın kalbini soylu ve zengin bir ailenin kızıyla nişanlı olmasına rağmen çapkın ama yakışıklı bir subay olan Phoebus çalmıştır…

İlk başta Phoebus de Esmeralda’nın güzelliğinden çok etkilenip ona âşık olur…

Ancak Papaz Frollo kıskançlıktan, Esmeralda’ya komplo kurar ve bıçakla yakışıklı subay Phoebus’u yaralar…

Suç güzel ama korumasız olan Esmeralda’nın üzerine kalır…

Başta Phoebus olmak üzere herkes Esmeralda’nın büyücü olduğunu ve parada gözü olduğundan bunu yaptığını düşünür….

Esmeralda suçsuz olduğunu haykırır ama insanlar bir çingeneye inanmaktansa bir rahip ve subaya inanmayı tercih ederler…

O sırada papaz bir kez daha Esmeralda üzerinde şansını dener…

Eğer aşkına karşılık verirse, onunla birlikte olursa, hayatını bağışlatacağını söyler…

Esmeralda, Papaz Frollo’yla yine beraber olmaz…

O âşık olduğu Phoebus’un kendisine inanıp onu kurtaracağını sanmaktadır hâlâ…

***

Fleur-de-Lys yakışıklı subay Phoebus’un nişanlısıdır…

Çok zengin ve soylu bir aileden gelmektedir ve nişanlısına gelecek vaat etmektedir…

Olaylar olunca, genç subaydan uzaklaşır…

Esmeralda suçlandığında ise yeniden “yılan gibi devreye girer…”

Subay olan nişanlısı Esmeralda’yı astırırsa kendisine geri dönecektir…

Zaten Esmeralda’nın para için kendisini yaraladığından şüphelenen Phoebus bu teklifi kabul eder…

Esmeralda tutuklanır, ölüm cezasına çarptırılır…

Çingene dostları ve Quasimodo tarafından hapsedildiği zindandan kaçırılır…

Ancak daha sonra Phoebus kamutanlığındaki askerlerin çingene mahallesini basması sonucu yeniden yakalanır ve asılmak üzere meydana götürülür…

***
Her şeyi Papaz Frollo kurmuştur…

Esmeralda’nın âşık olduğu yakışıklı subay Phobeus nişanlısının esiri olmuş, nişanlısı da ondan Esmeralda’yı astırmasını istemiştir…

Güzeldir, ama bahtsız ve korumasızdır Esmeralda…

Onu tek vücudunu siper edip koruyan kişi insanların tipinden korkup kaçtığı Quasimodo’dur…

Quasimodo, Esmeralda’nın asılmaması için, velinimeti olan Papaz Frollo’ya yalvarır…

Ama Frollo son teklifinde de kendisiyle beraber olmayacağını söyleyen Esmeralda’yı öldürtür…

Bunun üzerine Notre-Dame’ın Kamburu Quasimodo kilisenin merdivenlerinden Papaz’ı iter, Frollo da ölür.

Yıllar sonra yapılan bir araştırmada, görevliler ölülerin atıldığı zindanda birbirine kenetlenmiş iki ceset bulurlar…

Bunlardan Quasimodo’nun giydiği kıyafet olan çürümüş bez parçası diğerinden -Esmeralda’nınkinden- ayrıldığında küller dökülür…

Quasimodo’nun ve Esmeralda’nın külleri…

MFÖ’DEN YENİ ALBÜM

Harbiye Açıkhava sahnesinde  Tarkan bu işin piri, Sıla onu yakın takibe almış olsa da dinlemekten keyif aldıgım başka konser arasında: MFÖ.

Yeni albümlerinden; ‘Aşkın Kenarından’, ‘Emin Misin?’ , ‘Güzel Şeyler De Oluyor’, ‘Beyaz Sayfa’, ‘Senin Hatırına’, ‘Neden Bana Aşk Şarkısı Yazan Çıkmaz?’, Hayret Makamı’ ve Türk’üz Türkü Çağırırız’ adlı eserlerini de seslendiren MFÖ, ‘Psikopat’, ‘Ne Bileyim Ben?’, ‘Ali Desidoro’, ‘Hep Yaşın 19’,  ‘Diday Diday Day’, ‘Sakın Gelme’, ‘Sarı Laleler’, ‘Bu Sabah Yağmur Var İstanbul’da’ ‘Mecburen’ ‘Asabiyim’, gibi klasikleriyle de hayranlarını coşturmayı başardı.

GECENİN EN EĞLENCELİ ANLARINDAN: DERS ZAMANI

Mazhar Alanson’un ‘Ders Zamanı’ diyerek anons ettiği ve Fuat Güner ile Özkan Uğur’un ses oyunlarıyla seyirciyle iletişime girdiği anlar oldu. Güner, çift ses de yapan hayranlarına ‘Yıldızlı 10 puan’ verdi.

Yaklaşık 2,5 saat sahnede kalan MFÖ veda ettiğinde alkışlar o kadar yükseldi ki, üç ünlü isim sahne arkasına geçmeden 3 kez bis için tekrar yerlerine dönüp, ‘Ele Güne Karşı’, ‘Sude’, ‘Bodrum’ şarkılarını seslendirdi.

0145

14 Şubat’a özel, Zorlu PSM’de sahne üstü ayakta  konser veren “Kenan Doğulu” birbirinden güzel şarkıları ile sevenlerine Ozan Doğulu ile birlikte muhteşem bir performans sergiledi. Konser sırasında “Ne Yaparsan Yap AŞK ile Yap’ tavsiyelerinde bulunan, “King of Kenan Doğulu” şarkılarıyla cumartesi akşamı gibi salıdan sevenlerini eğlendirmeyi bir kez daha başardı. Ayrıca sevgilisi olanları – olmayanları unutmayan sanatçı, “Beren Saat ” için sürpriz şarkısını söylemeyi de ihmal etmedi.

Kenan Dogulu’yu sevmek için tek neden?

** Eurovision’da Türkiye’yi temsil eden en genç sanatçılardan bir olduğu için mi? …
** Aynı zamanda zekayı çeviklikle harmanlayan ahlaklı bir ralli yarışçısı ve Galatasaray yönetim kurulu üyesi olduğu için mi? HAYIR
** … Her şeyi, eksiksiz olarak “aşk”la yaptığı için. Ne Yaparsan Yap AŞK ile Yap diye sevenlerine Dünkü konserinde tavsiye etmiş sanatçıyı sevmemek elde değil.

Spotify’ın verilerine göre en fazla dinlenen sanatçılar, albümler ve şarkıları geçtiğimiz günlerde belli olmuştu.

Üst üste ikinci kez dünyanın en çok dinlenen sanatçısı ünvanını Drake yine zirveyi elden bırakmadı. Geçtiğimiz yıla oranla yaklaşık 3 kat daha fazla -4,7 milyar- dinlendi. ZAYN, en iyi çıkış yakalayan isim oldu. Diğer platform Fizy’de ise Rihanna yabancı şarkıcı tercihi tüm dünyada büyük bir dinleyici kitlesine sahip. En çok dinlenen yabancı albüm unvanını yine Rihanna’nın ANTI’si kazandı.

SPOTİFY, APPLE SANATÇILARA NE KADAR ÖDÜYOR?

Bu savaşta kim ayakta kalır, bilinmez ama siz de benim gibi “Spotify, Apple sanatçılara ne kadar ödüyor?” diye soruyorsanız, hemen bu sorunuza açıklık getirelim. Abonelerinden gelen paranın %70’i eser sahibi şirket ve sanatçılara giderken, çalınan her parça için yayıncı şirkete 0.25 cent (1 Türk Lirası) ödeniyor. Bunun yüzde 15’i sanatçıya ödeniyor.

Ayrıca Spotify’ın CEO’su Daniel Ek, Barrack Obama’ya kendisi için özel oluşturulan “Playlist Başkanı” adlı pozisyon için iş teklifi yapmış kimi köşe yazarları tarafından kendini gündeme getirmeyi başarmıştı. Spotify şu anda Apple’in tek rakibi olsa yılda 10 dolardan daha az ödediğin Turkcell aboneleri için Fizy de güzel uygulama.

 

Uzun zamandır tiyatroya gitmeyenlerden ya da izlediğiniz oyunların konusunu sevmeyenlerden misiniz?

Her nesilli güldürebilecek evrensel konusuyla seveceğinizi düşündüğüm bu oyun tam size göre. 1916 yılında Şehir Tiyatrolarında Dar’ül Bedai’de oynanmış bu oyun tam 100 yıllık. Bugün Tarık Şerbetçioğlu rejisiyle sahneleniyor.  Metne eklenen güncel göndermeler,  hem komedi unsurunu artırmış,  hem de metni bize yakın.

Oyun boyunca bitip tükenmek bilmeyen karı – koca kavgaları,  bir türlü paylaşılamayan biricik kızlarının anne ve babasının kavgalarını yatıştırma çabasını, konu olan Evlilik Komedisi Hissei Şayia‘da Aybar Taştekin, Hikmet Körmükçü, Selma Kutluğ, Sezai Aydın, Uğur Dilbaz, Yağmur Damcıoğlu Namak, Zeynep Göktay Dilbaz ve Zihni Göktay rol alıyor.