Alice müzikalini  Perşembe akşamı Zorlu PSM’de seyredenler arasındaydım. Lewis Carroll mahlaslı Oxfordlu matematikçi ve fotoğrafçı Charles Lutwidge Dodgson’ın ta 1865’te yazdığı Alice Harikalar Diyarı,  kurallar ve kalıplar arasında sıkışıp kalmış zihnin arasında seçim yapmayı becermeyi anlatan bir müzikal aslında…

Onur Baştürk’ün köşeyazısında dahi yer verilen,  bilgisayar oyununda gibi  hissettiğin müzikalde ilk dakikalardan sonra zaman zaman herkes havalarda uçuyor.

ALİCE MÜZİKALİ DE NE YÖNE GİDECEĞİNE KARAR VEREMEMİŞ

Havada uçarken şarkı  söylüyen, Serenay Sarıkaya’nın en etkileyici havada uçma sahnesi de gayet başarılı. Yetişkin mi çocuk masalı mı arasında gidip giden gelen müzikal , aslında bol bol felsefi alt metne sahip.

“Bu sabah kim olduğumu biliyordum ama o zamandan bu zamana çok değiştim” der ya Alice hikayenin bir yerinde.
Yahut kediyle yaptığı sohbette Alice sorar, “Hangi yöne gitmem gerekiyor?”
Kedi yanıt verir: Sorunun cevabı nereye gitmek istediğine göre değişir.
Alice şöyle der: Nereye gittiğim çok da umurumda değil. Bir yere varayım yeter ki.
Kedi yanıtı yapıştırır: O zaman ne yöne gittiğin fark etmez. Yeterince yürürsen emin ol bir yere varırsın.

İki uç arasında gidip gelmiş: Araya sıkıştırılan bir iki tane Türk işi seks imalı espri ya da “Gitme Sana Muhtacım”lı o romantik sahneyle Alice müzikali bir an yetişkinlerin radarına giriyor, sonra tekrar hızla o radardan çıksa da Alice müzikal’ini sevenler arasındayım …

Kapalı gişeyle Zorlu PSM’de Beyazperde ile konser deneyimi sunan Movies in Concert serisi kapsamında, Harry Potter efsanesinin dördüncü filmi seyircisiyle buluştu. Yeni konserin sihirli dünyası hem izlendi hem dinlendi! 2016 yılında başlayan büyüleyici etkinlik, canlı orkestra eşliğinde dev ekranda yayınlandı.

“Off Ne giysem?” sorusunun cevabıysa alışılmışın dışında olmuş …  Seyircilerin konsept kıyafetleri ve aksesuaları ortama ayrı hava katmıştı. Konser sırasındaki sevilen karakterlere olan alkışlar konsere keyifli anlar yaşattı.

“Harry Potter Film Concert” serisi, Harry Potter’ın sihrini dünyanın dört bir köşesine taşımaya devam ediyorken yeni seri konseri ise 2020 Ocak ayında…

Yönetmenliğini Engin Alkan’ın üstlendiği oyunda romanın ana karakteri Maria Puder’i Tuba Ünsal canlandıran ‘Kürk Mantolu Madonna’ bu kadar ilgiye değecek bir oyun muydu derseniz, kesinlikle evet!

Okuyanlar bilir,  Sabahattin Ali’nin çok okunan ve bir o kadar da konuşulan eseri Kürk Mantolu Madonna, tam bir usta işi. Özenle yazılan karakterler, döneme ışık tutan betimlemeler ve durum analizleri yer alıyor. Az diyalog barındıran eseri,  tiyatroda sahnelenmesini uyarlayan ve yöneten Engin Alkan, bu işi oldukça iyi başarmış.

Dekorun sade fakat bir o kadar da dolu dolu olması, sahne geçişlerde ışık oyunları kullanılarak uzun süreler harcanmaması biz izleyicileri mest eden küçük detaylardan yalnızca birkaçı.  Ayrıca filminin çekilecek olması oyundan kalanlar arasındadır. Birçok başarılı filme imza atan yönetmen Fatih Akın ile Ay Yapım’ın işbirliği sonucunda Kürk Mantolu Madonna’yı vizyonda izleyeceğiz.

 

5327NqO1Ud1E5_3

5327ze3nUSE85_2

5327vdF3ii4o5_4

5327UQ65vm8O5_5

Yoğun ilgiden ötürü Zorlu Psm’de 25 Mart’a 5 gösterim daha uzatılan, adeta kapalı gişe sergilenen Reha Muhtar’ın daha önceden kaleme aldığı  Victor Hugo’nun unutulmaz aşk hikâyesi Notre Dame’ın Kamburu’ndan uyarlanan müzikali dün akşam izleyenlerdenim.

GUİNESS REKORLAR KİTABI’NA GİREN MÜZİKAL

20 yıl sonra, hala ilk günkü heyecanla sahneye konan eser, dünyanın dört bir yanından seyirci çekmeye devam ediyor. Guinness Rekorlar kitabında “ilk yılında en çok izleyiciye ulaşan müzikal” olarak yer alan Notre Dame de Paris, Vivre, Belle ve Le Temps Des Cathédrales gibi unutulmaz şarkılarıyla da uzun yıllar müzik listelerinde üst sıralardaydı. Toplam 12 milyondan fazla bilet, 10 milyondan fazla DVD ve CD satan; 8 dilde, 20 ülkede, 4500’den fazla sahnelenen müzikal, bir başyapıt.

Victor Hugo’yu okumayanlar, Broadway’de müzikalini seyrederken derin bir sızı duymayanlar, oyununu ya da filmini izlemeyenler, müzikalindeki o muhteşem parçayı CD’den dinleyip kendinden geçmeyenler ve 3 erkeğin arasında, bahtsız bir kadere savrulan Esmeralda’nın öyküsünü “bütün kadınlar ve onları seven erkekler” için işte o hikaye…

***

Frollo, Notre-Dame kilisesinde papazdır…

Bir gün Paris’in Seine Nehri’nin üzerindeki dünyaca ünlü kilisesi Notre-Dame katedralinin önünde bir bebek bulur…

Bebek çok çirkindir…

Ona Fransızca’da “eksik-tamamlanmamış” anlamına gelen Quasimodo adını verir…

Quasimodo büyüyünce aynı kilisede zangoç olur…

Her gün çaldırdığı kilise çanının kulakları parçalayan sesiyle, Quasimodo kamburunun ve çirkinliğinin yanı sıra bir de sağır olur…

O sırada bir gün kilise önünde inanılmaz figürlerle dans eden muhteşem güzellikteki Esmeralda adında kızla tanışır…

Kız bir çingenedir…

Aslında Esmeralda ile Notre-Dame’ın Kamburu Quasimodo arasında bir kader ortaklığı vardır…

Esmeralda çingeneler tarafından dünyaya çok çirkin ve tamamlanmamış bir bebek olarak gelen Quasimodo’nun yerine kaçırılmıştır…

Esmeralda’yı kaçırkan çingeneler yerine sakat bir çocuğu bırakmışlardır…

Bu çocuk ise Quasimodo’dur…

Esmeralda genç ve çok güzel bir kızdır, Quasimodo onu görüp âşık olur…

Esmeralda’ya ilk âşık olan, ona hayatı boyunca her türlü fedakârlığı yapacak olan, Quasimodo’dur…

İnsanlar Quasimodo’yu sevmezler, görüntüsünden dolayı ondan kaçarlar…

Ama o Esmeralda’yı hayatı boyunca delicesine sevecektir…

Papaz Claude Frollo bir din adamıdır…

Esmeralda’yı “kilise önünde şarkı söyleyip dans ederken gördüğünde” şehvet dolu bakışlarını kızdan ayıramaz…

Genç kıza göz koyar…

Ne yapıp edip onunla beraber olacaktır…

Bu uğurda her şeyi, her türlü komployu yapacak.

***
Esmeralda’nın kalbini soylu ve zengin bir ailenin kızıyla nişanlı olmasına rağmen çapkın ama yakışıklı bir subay olan Phoebus çalmıştır…

İlk başta Phoebus de Esmeralda’nın güzelliğinden çok etkilenip ona âşık olur…

Ancak Papaz Frollo kıskançlıktan, Esmeralda’ya komplo kurar ve bıçakla yakışıklı subay Phoebus’u yaralar…

Suç güzel ama korumasız olan Esmeralda’nın üzerine kalır…

Başta Phoebus olmak üzere herkes Esmeralda’nın büyücü olduğunu ve parada gözü olduğundan bunu yaptığını düşünür….

Esmeralda suçsuz olduğunu haykırır ama insanlar bir çingeneye inanmaktansa bir rahip ve subaya inanmayı tercih ederler…

O sırada papaz bir kez daha Esmeralda üzerinde şansını dener…

Eğer aşkına karşılık verirse, onunla birlikte olursa, hayatını bağışlatacağını söyler…

Esmeralda, Papaz Frollo’yla yine beraber olmaz…

O âşık olduğu Phoebus’un kendisine inanıp onu kurtaracağını sanmaktadır hâlâ…

***

Fleur-de-Lys yakışıklı subay Phoebus’un nişanlısıdır…

Çok zengin ve soylu bir aileden gelmektedir ve nişanlısına gelecek vaat etmektedir…

Olaylar olunca, genç subaydan uzaklaşır…

Esmeralda suçlandığında ise yeniden “yılan gibi devreye girer…”

Subay olan nişanlısı Esmeralda’yı astırırsa kendisine geri dönecektir…

Zaten Esmeralda’nın para için kendisini yaraladığından şüphelenen Phoebus bu teklifi kabul eder…

Esmeralda tutuklanır, ölüm cezasına çarptırılır…

Çingene dostları ve Quasimodo tarafından hapsedildiği zindandan kaçırılır…

Ancak daha sonra Phoebus kamutanlığındaki askerlerin çingene mahallesini basması sonucu yeniden yakalanır ve asılmak üzere meydana götürülür…

***
Her şeyi Papaz Frollo kurmuştur…

Esmeralda’nın âşık olduğu yakışıklı subay Phobeus nişanlısının esiri olmuş, nişanlısı da ondan Esmeralda’yı astırmasını istemiştir…

Güzeldir, ama bahtsız ve korumasızdır Esmeralda…

Onu tek vücudunu siper edip koruyan kişi insanların tipinden korkup kaçtığı Quasimodo’dur…

Quasimodo, Esmeralda’nın asılmaması için, velinimeti olan Papaz Frollo’ya yalvarır…

Ama Frollo son teklifinde de kendisiyle beraber olmayacağını söyleyen Esmeralda’yı öldürtür…

Bunun üzerine Notre-Dame’ın Kamburu Quasimodo kilisenin merdivenlerinden Papaz’ı iter, Frollo da ölür.

Yıllar sonra yapılan bir araştırmada, görevliler ölülerin atıldığı zindanda birbirine kenetlenmiş iki ceset bulurlar…

Bunlardan Quasimodo’nun giydiği kıyafet olan çürümüş bez parçası diğerinden -Esmeralda’nınkinden- ayrıldığında küller dökülür…

Quasimodo’nun ve Esmeralda’nın külleri…

0145

14 Şubat’a özel, Zorlu PSM’de sahne üstü ayakta  konser veren “Kenan Doğulu” birbirinden güzel şarkıları ile sevenlerine Ozan Doğulu ile birlikte muhteşem bir performans sergiledi. Konser sırasında “Ne Yaparsan Yap AŞK ile Yap’ tavsiyelerinde bulunan, “King of Kenan Doğulu” şarkılarıyla cumartesi akşamı gibi salıdan sevenlerini eğlendirmeyi bir kez daha başardı. Ayrıca sevgilisi olanları – olmayanları unutmayan sanatçı, “Beren Saat ” için sürpriz şarkısını söylemeyi de ihmal etmedi.

Kenan Dogulu’yu sevmek için tek neden?

** Eurovision’da Türkiye’yi temsil eden en genç sanatçılardan bir olduğu için mi? …
** Aynı zamanda zekayı çeviklikle harmanlayan ahlaklı bir ralli yarışçısı ve Galatasaray yönetim kurulu üyesi olduğu için mi? HAYIR
** … Her şeyi, eksiksiz olarak “aşk”la yaptığı için. Ne Yaparsan Yap AŞK ile Yap diye sevenlerine Dünkü konserinde tavsiye etmiş sanatçıyı sevmemek elde değil.

32 kişilik orkestrasıyla ‘Hugh Jackman’ kaldıgı yerden sevenleriyle bulustu.
Salonu ‘Nasılsın’ diyerek selamlayan  Hugh Jackman , hastalanmadan önce İstanbul’da kaldığı sürece neler öğrendiğini anlatırken izleyicisini güldürdü. Nazardan korunmak için tüm yöntemleri öğrendiğini anlatan Jackman, “Geçen gösteride de sahneye soldan girmemiştim. Artık yataktan da soldan kalkmıyorum. Nazar için popomu kaşıyorum, tahtaya vuruyorum.” diyerek izleyenlerini keyifli anlar yaşattı.

SAHNEDE KAHVE FALI

Her defasında Türk kahvesini çok sevdiğini söyleyen Jackman için sahneye kahve getirildi. Kahvenin yanında lokum göremeyen ünlü yıldız, sahneden ayrılıp lokum getirmesi ve fal kapatmasıyla izleyenler tarafından büyük beğeni topladı.

ÜÇ ŞARKI SESLENDİRDİ

Hugh Jackman performansı sırasında ‘What a Beatiful Day’, ‘Guys and Dolls’, ‘Somewhere Over the Rainbow’, ‘Sing’in in the Rain’ Broadway müzikallerinin sevilen şarkılarının yanı sıra 2012’de gösterime giren ve başrolünde oynadığı Sefiller filminden de üç şarkı seslendirdi.

Hayatının unutmadığı anlarını slayd showlarıyla izleyicisine anlatırken Happy Wife Happy Life diyerek eşine olan aşkını her defasında dile getirdi.

Çanakkale Zaferinin de 100’üncü yılı olması dolasıyla da mektup  okuyan  Hugh Jackman İstanbul’da bu akşam  son kez sahneye çıkacak ve samimi, içten şovunun yanı sıra Türkiye sevgisiyle hatırlanacak.

 

8 Ocak Perşembe günü  Depardieu’nun sahneyi ünlü Fransız aktrist Agathe Natanson ile paylaşacağı oyunun Türk seyircilerden (%80’nin ‘Fransızca’ bilenler tarafından )büyük ilgi gören oyununu seyretmek gerçekten paha biçilemez anlardan biriydi.

50 yıllık aşk hikayesinde ışık hızıyla izleyecisiyle buluşan oyunun Fransızca ve Türkçe alt yazılı olması, Gérard Depardieu’nun basına açıklamada yapmadan sadece Türkiye’de 1 gün kalması  , 3 Ocak 2013’de Putin tarafından Rus vatandaşlığına kabul edilen Fransız oyuncunun Rus vatandaşlığına geçme nedeni ise ‘Fransa’da çıkan zenginler yasasına tepki amaçlı ünlü oyuncu hakkında bilgiler dikkatimi çekenler arasındaydı.

Kısaca ‘LoveLetters’ mektup yazma isteği uyandıran mutiş bir oyundu.