80’lerde “sosyete”yi çağrıştıran bir lükstü, 90’larda “orta sınıf”ın da ulaşabildiği bir hayal haline geldi. 2000’lerde internet çağıyla birlikte yazlıklar, şimdi pandemi şartlarında yeniden pek revaçtalar. Toplumun şanslı bir kesimine “konforlu izolasyon” imkânı sağlayan yazlıklar, aynı zamanda vahşi kentleşme ve kontrolsüz nüfus artışının sağlığımızla doğrudan ilgisi olduğunu da kanıtlıyorlar.

Toplumumuzun değerler hiyerarşisinde ev ve otomobilden hemen sonra “yazlık” gelir. Öyle ya; denize yakın, bahçeli bir yuvaya sahip olmak, her yaz bedava tatil demekti. Pandemi süresince site içinde yeğenlerim 7 ay boyunca güvenle bisiklete binerlerken, top oynayabilir, özgürce sosyalleşebiliyorlardı. Akşamları da ailece mangalı da yaktık mı değmeyin keyfimize! Mutluluk ve huzur sonsuza dek bizimleydi!

Pandemi süresince hiç durmadan çalışan çamaşır ve bulaşık makinesi gibi yer olsada babama göre ise patlayan su borusu, akan dam ve paslanan balkon demirleri için “Az sonra gelir bakarım” demekti. Ofis işlerini online şekilde devam ettirip mesai bitiminden sonra 1 saat spor yapıp da sonrada denize girmek , trafik sorunu yaşamadığımız yeni halimiz “Koronavirüs yoğunluk haritası” da bu büyük dengesizliği gözler önüne serdi.

Her şeye rağmen yazlık; seyyar mısırcısı, zerzevatçısı ve eksik olmadığı bakkal dükkânıyla kültürümüzün vazgeçilmezleri arasında yerimizi aldı.

Yaşam koçu MERT ÇUHADAROĞLU yazısından yola çıkarak, 2025 yılında açılacak mutluluk kumbarası!

İnsanın değişik bir yapısı var, bizi üzen, mutsuz eden en küçük olayı bile üzerinden uzun zaman geçse bile hatırlıyoruz maalesef. Diğer yandan bizi mutlu eden şeyleri kısa süre içinde unutabiliyoruz.

Pandemi sürecinden bu yana ailemle ve yegenlerimle her hafta bizi mutlu eden küçük şeyleri tarihiyle birlikte küçük bir kağıda not alıp katlayıp kumbaranın içine atıyoruz. Kimsenin ne yazdığını bilmediği mutluluk notlarının biriktiği kumbarayı 2025 yılında açmayı planlıyoruz. Mutlu olduğumuz küçük anları hatırlamak genellikle bugünkü mutluluğumuza da olumlu katkı yapıyormuş. Bu egzersizle bu konuda daha dengeli bir yaklaşım sergilememizi sağlıyor.

Mutluluk kumbarası uygulamasını ailecek de uygulayabilirsiniz, aile olarak hepinizi aynı anda mutlu eden olayları yazıp içine atacağınız ve bir süre saklayacağınız bir kutunuz olabilir.

Mutluluk bu şekilde biriktirilebilir mi bilmiyorum ama bence denemeye değer.

                     

Yakın arkadaşlarımdan birisi ile konuşuyorduk geçenlerde. Birbirimizi ne kadar özlemişiz, anlatamam.

Arkadaşım, annesi babası vefat ettikten sonra ailecek ona çok destek olduğumuzu hatırlattı. Kendi söylemine göre : İnsan hani köksüz kaldığını hissedermiş ya anne babasının vefatından sonra, o bize – biz ona “biz buradayız” dediğimiz ve bunu söylemekle kalmayıp hissettiğimiz için, kan değil can bağı var aramızda.

Sohbet sırasında laf lafı açtı. Yedi yaşındaki yeğenimin doğum gününde dikiş makinesi istediğini söyledim.

“Ay” demiş içinden, “nihayet çıktı talibi!”. Annesinin makinesinden bahsetti. Çok memnun olarak kullanacağımızı söyledim.

Arkadasımın annesinin dikiş makinesi yola koyuldu, Silivri’de aldı soluğu.

Şimdi bizde. Torun, anne, teyze, anne anne, dört kişi, üç nesil yanında keyifle, tıkır tıkır çalışıyor. Mutluyuz. Ona da anlattık neler yapacağımızı. Hatta karadan öte artık tekne ile denize açılacağımızı söyledik. İnsan dünyaya yapmak için geldiği işi yapmalı, severek yapmalı. Makine de onu yapıyor şu an bizlerle.

Velhasıl kelam; annesinin dikiş makinası aynen annesi gibiymiş. Makine arkadaşımın annesi gibi gezmeyi ve insanları mutlu etmeyi çok seviyormuş. Sanırım insanlar bir şekilde yaptıkları ile yaşamaya devam ediyor. Ne mutlu bize.

Hatırlarsanız, 1990 yılında Manchester’ten Londra’ya giden bir trenin rötar yapmasıyla Harry Potter serisini kaleme alan İngiliz yazar J.K. Rowling,  bu eserlerini dünya klasikleri arasına eklemeyi başarmış, 2001 yılında gelen Warner Bros yapımı Harry Potter ve Felsefe Taşı filmi ise olayı bambaşka bir boyuta taşımıştı. Filmin hayali kısmını oluşturan bölümler Londra’nın kuzeybatısındaki Warner Bros stüdyolarında çekilmiş olsa da, Oxford ve İskoçya gibi Birleşik Krallık’ın birçok bölgesinden de gerçek mekanlar kullanılmış. Bunların içinde en büyük payı Londra’nın şehir merkezi alıyor olmasını fırsat bilerek, bu tatilde tüm mesele Muggle olmak ya da olmamak dercesine Harry Potter’ın bu macerasının peşinden gittim.

Filmde Muggle World olarak betimlenen Londra’daki mekanları tek tek inceleme fırsatı yakalarken, Movie Concert serisini de Zorlu PSM’de izleyen biri olarak Harry Potter Cursed Child seyretmeyi ihmal etmeyenlerdenim.

LONDRA’DA HARRY POTTER’IN ÇEKİLDİĞİ ÖNEMLİ MEKANLAR!

King’s Cross Station

Harry Potter hikayesinin temelini oluşturan King’s Cross istasyonu, Harry Potter hayranlarının bir numaralı uğrak noktası. Çünkü, Hogwarts Büyücülük Okulu’na giden trenler bu istasyondaki dokuz üç çeyrek peronundan kalkıyor.

Ama unutmayın ki filmde birden fazla gerçek mekanın birleşiminden oluşan hayali bir dünya görüyoruz. Bunun bir örneğini bu istasyonda görebilirsiniz. Çünkü filmde gördüğümüz o trenler Londra’dan oldukça uzak olan York tren istasyonunda çekilmiş.

Filmin en heyecan verici sahnelerine tanıklık eden ve günümüzde de oldukça işlek olan King’s Cross istasyonu, içerisinde barındırdığı Harry Potter mağazasıyla, hayranlara adeta unutulmaz bir dünya sunuyor. Burada asalardan, peluş oyuncaklara kadar bu özel dünyaya ait her şeyi bulabilmeniz mümkün.

Mağazanın dış duvarında ise sizi bambaşka bir sürpriz daha bekliyor. Buradaki hatıra fotoğrafı alanında tıpkı dokuz üç çeyrek peronuna geçiş yapıyormuşçasına bir poz vererek, bu özel anınızı ölümsüzleştirebilirsiniz.

St Pancras International

King’s Cross istasyonundan çıktığınızda görebileceğiniz bir diğer muhteşem yapı ise St Pancras istasyonu. Burası Weasley’in büyülü arabası Ford Anglia ile Sırlar Odası filminde uçmak için kalkış yaptığı nokta olarak biliniyor. Ayrıca bazı sahneler bu istasyonun içinde de çekilmiş. Mimarisiyle de göz dolduran bu yer, Londra’daki en görkemli binalardan bir tanesi.

Claremont Square’de bulunan bu yer ilk kez Zümrüdü Anka Yoldaşlığı filminde karşımızda çıkıyor. Bu binanın karşısında bulunan alanın kapısı ise kilitlenmiş durumda. Yani bu bölgede Harry Potter hayranlarına özel olarak bırakılan herhangi bir işaret ne yazık ki bulunmuyor.

Diagon Alley ve The Leaky Cauldron Dünyası

Harry Potter’ın büyücülük okuluna hazırlık için alışverişe çıktığı ve ilk asasını aldığı hayali dünya Diagon Alley, ve buraya geçiş için kullanılan The Leaky Cauldron, Londra’daki birçok mekandan esinlenlerek yaratılan hayali bir yer.

Londra’nın ünlü meydanlarından Leicester Square’in yakınında yer alan Cecil Court ve Goodwin’s Court’un atmosferi, Diagon Alley sahnelerinin üretilmesinde önemli bir etken olmuş. Özellikle çok dar bir aralıkta bulunan Goodwin’s Court, beni en çok etkileyen yerlerden biri oldu.

The Leaky Cauldron çekimleri içinse iki ayrı filimde iki farklı mekan kullanılmış. Bunlardan ilki Felsefe Taşı filminde karşımıza çıkan Leadenhall Market’teki Bull’s Head Pasajı. Mimarisiyle oldukça etkileyici görünen Leadenhall, filmde birçok sahnede yer alıyor. Bundan dolayı burada mutlaka bir Harry Potter hayranı ile karşılaşmanız mümkün.

Bir diğer giriş ise Azkaban Tutsağı filminde karşımıza çıkan, Borough Market’in içindeki bu yer. Buranın hemen yanında ise The Market Porter adında bir bar yer alıyor. Bu bar filmde üçüncü el kitap satış yerine dönüştürülmüş

Thames nehri ve Tower Bridge ve London City Hall

Zümrüdü Anka Yoldaşlığı’nda Harry Potter’ın süpürgesiyle uçtuğu sahnede Londra’nın simgesel köprüsü Tower Bridge’i görüyoruz. Köprünün diğer yakasındaki Londra Belediye Binası ise Melez Prens filminde kullanılmış. Bu bölge sadece hayranların değil, Londra’yı ziyaret eden tüm turistlerin de mutlak uğrak noktalarından biri.

Millennium Bridge – St Paul Katedrali

Çoğu filmde karşımıza de çıkan Millennium Köprüsü ve St Paul Katedrali, Londra’nın en ünlü simgelerinden birisi. İlk olarak Azkaban Tutsağı filminde geometrik merdivenleriyle karşımıza çıkan bu katedral, daha sonra Melez Prens filminde Millennium Köprüsü’yle birlikte tekrar karşımıza çıkıyor.

Gringotts Wizarding Bank – Australia House

Büyücülerin bankası Gringotts ise filmde atmosferiyle bizleri büyüleyen diğer yerlerden bir tanesi. Bu bölümde bankanın dışarısından çekilen görüntüleri gerçek bir mekan olmasa da, bankanın iç çekimleri Avustralya Evi olarak bilinen bu binada geçiyor. Günümüzde binaya giriş sadece konsolosluk ve diğer resmi işlemler için yapılabildiğinden, ne yazık ki içerideki atmosferi tadamıyorsunuz. Zaten girmeyi başarsanız dahi fotoğraf çekimine de izin verilmiyor.

Piccadilly Circus

Bulundurduğu dev reklam panolarından dolayı Londra şehir merkezinin en gösterişli meydanlarından biri olan Piccadilly Circus da Ölüm Yadigarları filminde görülüyor.

Harry, Hermione ve Ron filmdeki sahnede tam burada Londra’nın meşhur çift katlı otobüslerinde ezilme tehlikesi yaşıyor. Filmdeki sahneler ile gerçek bölgenin arasındaki farklılık, sizi biraz şaşırtabilir.

Great Scotland Yard

Melez Prens filminde Sihir Bakanlığı’na Londra’nın meşhur kırmızı telefon kulübelerinin birinin içerisinden giriş yapan Harry, bu işlemi Great Scotland Yard’da gerçekleştiriyor. Tam burada filmde ikinci bir köprü yer alıyor olsa da gerçekte orada öyle bir köprü bulunmuyor.

Hayranları üzecek bir diğer durum ise buradaki telefon kulübesinin film çekimleri için geçici olarak getirilmiş olması. Yani günümüzde burada hatıra fotoğrafı çektirebileceğiniz bir kulübe, ne yazık ki yok.

Ama dilerseniz bir Ron pozu verebilirsiniz 🙂

Westminster Tube station

Zümrüdü Anka Yoldaşlığı filminde Harry Potter’ın metro turnikelerinden geçtiği sırada durakladığı o sahneyi hatırlıyor olmalısınız. Harry’nin bu macerası, günümüzde oldukça yoğun olarak kullanılan Westminster metro istasyonunda çekilmiş.

Lambeth Bridge

Westminster’a yakın bir mesafede bulunan Lambeth Köprüsü ise filmde biraz aksiyonla birlikte karşımıza çıkıyor. The Knight Bus tam burada iki adet çift katlı klasik Londra belediye otobüsünün arasından sıyrılıyor.

Bu köprü sadece Harry Potter filmlerinde değil, dünyaca ünlü diğer filmlerde de sıkça kullanılmış. Pembe renk tonlarının arasında Londra’nın en ünlü simgelerinden Westminster Sarayı ve London Eye’a karşı bir yürüyüş gerçekleştirebilirsiniz.

İşte Harry Potter’in Londra macerası… Olası bir ziyaretinizde bu rotayı kullanarak Harry Potter’ın Muggle World macerasına çok yakından tanıklık edebilirsiniz.

2019 yazına damga vuran Kenan Doğulu’yu sevmeniz için 5 geçerli neden:

– En yeni teknolojilerle özel sahne şovları

– Kenan Doğulu’ya eşlik eden 26 kişilik dev orkestra

– 3,5 saatte sahnede kalarak 40 şarkı performansı

– Özel görsel efektler ve  yenilikçi konserler

– Konser boyunca enerjiyi yüksek tutarak seyirciyi müziğe ortak etme

DOĞULU SAHNESİ’Nİ ÖZEL YAPAN ŞEYLER

Konserinde  “On’lar A Capella” düeti kulakların pasını silen Kenan Doğulu, her konserinde konuklarına sürprizler yaşatıyor. Doğulu sahnesi, büyük ilgi gören ve çok sevilen 9 kişiden oluşan On’lar A Capella grubunu konuk etti. Kenan Doğulu ve On’lar A Capella grubunun sahne önünde “Bal Gibi”, “Aşk Oyunu”, “Aklım Karıştı” ve “Aşk Oyunu” şarkılarını sadece insan sesleri kullanarak hazırladığı akapella bölümü seyirciden büyük alkış aldı.

Konserde piyanoda Ozan Doğulu, kanunda Hakan Güngör, perdesiz gitarda Cenk Erdoğan, çelloda Yasemin Özler Kenan Doğulu sahnesine konuk olarak uzun süre hafızalardan silinmeyecek bir performansa imza attılar.

Kenan Doğulu, konserinin sonunda hiç kesilmeyen alkışlar üzerine 2 kez bis yaparak “Pamuk” ve “Kalp Kalbe Karşı” şarkılarını seslendirdi.

Alice müzikalini  Perşembe akşamı Zorlu PSM’de seyredenler arasındaydım. Lewis Carroll mahlaslı Oxfordlu matematikçi ve fotoğrafçı Charles Lutwidge Dodgson’ın ta 1865’te yazdığı Alice Harikalar Diyarı,  kurallar ve kalıplar arasında sıkışıp kalmış zihnin arasında seçim yapmayı becermeyi anlatan bir müzikal aslında…

Onur Baştürk’ün köşeyazısında dahi yer verilen,  bilgisayar oyununda gibi  hissettiğin müzikalde ilk dakikalardan sonra zaman zaman herkes havalarda uçuyor.

ALİCE MÜZİKALİ DE NE YÖNE GİDECEĞİNE KARAR VEREMEMİŞ

Havada uçarken şarkı  söylüyen, Serenay Sarıkaya’nın en etkileyici havada uçma sahnesi de gayet başarılı. Yetişkin mi çocuk masalı mı arasında gidip giden gelen müzikal , aslında bol bol felsefi alt metne sahip.

“Bu sabah kim olduğumu biliyordum ama o zamandan bu zamana çok değiştim” der ya Alice hikayenin bir yerinde.
Yahut kediyle yaptığı sohbette Alice sorar, “Hangi yöne gitmem gerekiyor?”
Kedi yanıt verir: Sorunun cevabı nereye gitmek istediğine göre değişir.
Alice şöyle der: Nereye gittiğim çok da umurumda değil. Bir yere varayım yeter ki.
Kedi yanıtı yapıştırır: O zaman ne yöne gittiğin fark etmez. Yeterince yürürsen emin ol bir yere varırsın.

İki uç arasında gidip gelmiş: Araya sıkıştırılan bir iki tane Türk işi seks imalı espri ya da “Gitme Sana Muhtacım”lı o romantik sahneyle Alice müzikali bir an yetişkinlerin radarına giriyor, sonra tekrar hızla o radardan çıksa da Alice müzikal’ini sevenler arasındayım …

Kapalı gişeyle Zorlu PSM’de Beyazperde ile konser deneyimi sunan Movies in Concert serisi kapsamında, Harry Potter efsanesinin dördüncü filmi seyircisiyle buluştu. Yeni konserin sihirli dünyası hem izlendi hem dinlendi! 2016 yılında başlayan büyüleyici etkinlik, canlı orkestra eşliğinde dev ekranda yayınlandı.

“Off Ne giysem?” sorusunun cevabıysa alışılmışın dışında olmuş …  Seyircilerin konsept kıyafetleri ve aksesuaları ortama ayrı hava katmıştı. Konser sırasındaki sevilen karakterlere olan alkışlar konsere keyifli anlar yaşattı.

“Harry Potter Film Concert” serisi, Harry Potter’ın sihrini dünyanın dört bir köşesine taşımaya devam ediyorken yeni seri konseri ise 2020 Ocak ayında…

Mevlevilik tarikatının ibadet ettikleri ve yaşadıkları yer Galata  Mevlevihane’sinde geçtiğimiz pazartesi günü iftar davetine katıldım.

Dış dünyadan farklı olduğu Galata Mevlevihanesi Müzesi bahçe kapısından girmek beni inanılmaz etkiledi.  I. Bayezid (1447 – 1512) döneminde 1491 yılında Şeyhi Divane (Semaî) Mehmed (Çelebi) Dede tarafından İskender Paşa’nın Galata’daki arazisi üzerinde kurulan İstanbul’un ilk Mevlevihanesi ve Osmanlı eserlerinin en önemlileri arasında gösteriliyor.  İftar öncesi Anadolu Kültür Tarihçisi ve Türkolog Ali Canip Olgunlu tasavvuf sohbetine tasavvufa dair unutulmayacak bilgiler ögrendim. Semazenlerin gösteri alanı, dervişlerin çile doldurdukları karanlık oda, mevlevilik ve sanatın iç içe olduğunu gösteren ebru, katı, hat sanatlarının gerçekleştirildiği bölümler, dervişlerin kıyafetlerinin ve her bir öğesinin farklı anlam taşıdığını gösteren kısım, Mevlana’nın eserlerinin orijinallerinin sergilendiği bölümler sizi bu dünyadan ve günümüzden alıp o günlerin mistik ortamı bambaska atmosfer.

Sohbetin ardından Mevlevihane’nin maneviyatına uygun olarak Mevlana Eğitim ve Kültür Derneğine bağlı semazenler yedi bölümden oluşan sema gösterisini icra etti.

TÜRKİYE’DE EN ÖNEMLİ MEVLEVİHANELERİ 

Türkiye’de en önemli mevlevihanenin Konya’daki olduğu düşünülse de Ankara, Antalya, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Edirne, Eskişehir, İstanbul, İzmir, Manisa, Kayseri, Karaman, Kastamonu, Kilis, Kütahya, Muğla, Niğde, Şanlıurfa ve Tokat gibi birçok yerde Mevlevihane bulunmaktadır. Bunlardan bazıları müzeye dönüştürülmüştür, bazıları cami olarak kullanılmaktadır, bazıları ise hala mevlevihane görevindedir.

Sosyal medyada paylaşılanlardan yola çıkarak,  ilk defa TEDX’i geçtiğimiz cumartesi günü, izleyenlerdenim. Kırılma Noktasını konu alan Zorlu Psm’de,  “TEDX2019” 3 farklı oturumla gerçekleşti.  Gitmek mi, kalmak mı?’yı konu alan Vittorio Zagaia ,  Umay Yılmaz’sa “Mars’a gitmek çözüm mü?” diye sordu. Bu ülkenin, büyük binalarla değil, büyük insanlarla yükseleceğini konu alan konuşmacı “Erkan Şahinöz”,  eğitim sisteminin insan hayatındaki önemini vurgulayan bir konuşma yaptı. Aykut Kadir Kurt,  “Belki de Sensin” Kök hücre bağışıyla ilgili farkındalık yaratmaya çalıştı.

BELKİ DE SENSİN!

Çocuklar ölmesin diye, Kök hücre donörlüğüne teşvik için, farkındalık yaratmaya çalışan  ‘Belki de Sensin’ kampanyasını TEDX2019’da  dile getiren kurucu Aykut Kadir Kurt,  Eşi Dilara Kurt ile nasıl tanıştığını, 8.5 aylık hamile olduğu sırada kendisinin de lenfoma kanserine yakalandığını öğrendikten sonraki hiyakesini anlattı. Belki de Sensin’i Aykut Kadir Kurt,  Eşi Dilara Kurt ve  arkadaşları Serkan Ünvermiş, Beste Diriöz tarafından 3 yıl önce kurulmuş.  Amacı ise Lösemi hastaları için donör eksikliğine dikkat çekmek ve bilgilendirmek.

 

Barış Erdoğdu ve Yusuf Çavdar’ın yatırımıyla; mimarisi, ekibi, yöneticileri, menüsü, lezzetleri, eğlence anlayışı kazandıran Mitte, 2015 yılında açılan  bu anlamda restoran ve butik gece kulübü. Yeni sezonu mekanın mimarı Sami Savatlı’nın ilham veren tasarım anlayışı ile karşılamış. Şehrin tarihi ve kültürel dokusunu yaşamak için ideal yer Karaköy’de gözde mekan “Mitte”, 2019 kış sezonunda menü ve dekorasyonunda önemli değişiklikler yapmış. Mitte Karaköy, Fine dining kodlarında restoranı ile oldukça iddialı olacak gibi duruyor.

Uzakdoğu ve Hint mutfaklarının en seçkin tatlarını sunan  Yeni Mitte’nin , yeni menüsu İrem Esen ve mutfak ekibinin bir yıl boyunca yurt dışında, Uzak Doğu restoranlarındaki deneyimleri ve şef eğitimlerinin sonucunda oluşturulmuş.  Yıl boyunca önemli yerli ve yabancı DJ’lere ev sahipliği yapan gece kulübünün güncel DJ programını instagram sayfasından takip edebilirsiniz. Salı günlerine özel sınırsız “Sushi Tuesday” ise, akşam servisinde sushi severler için güzel bir fırsat.